Header Ads

Altyapının kıymeti ve Ahmet Hoca...

Ahmet Hoca gençlerle hep iç içe oldu ve çok gencin hayatını değiştirirken geçen yıl da Gençlerbirliği’yle Coca Cola U15 Türkiye şampiyonluğu yaşamıştı (alttaki resimde ayakta soldan ikinci). Uğur Meleke, Almanya’nın fiyakasıyla İngiltere’nin hezimetini karşılaştırırken, adada futbol altyapı birimlerinde 900 antrenör çalıştığını, Almanya’da ise 17 bin antrenörün futbolcu adaylarıyla meşgul olduğunu yazmıştı. Banu Yelkovan da İspanya’nın lotoda altı tutturmuş gibi jenerasyon ‘yakalamasından’ söz edenlere takmıştı haklı olarak. İspanya o jenerasyonu yakalamamış, yetiştirmişti zira. Sadece bir jenerasyon müddetince de değil. Barcelona altyapısı, çeyrek yüzyılı aşkın zamandır ilmek ilmek örüyor o yetenekleri. Biz ise burada, Türkiye’nin en üretken altyapılarından Galatasaray’ın en parlak mahsulü Arda Turan, 4-4-2’yi ancak milli takımda öğrendiğini söyleyince şaşırıyoruz. Veya Thomas Doll şunları söylediğinde, pek de üzerinde durmuyoruz: ‘Birçok orta sınıf futbolcu astronomik paralar istiyor. Siz, bu futbolculara böyle paralar verir, altyapı hocaları ve yardımcı antrenörlere hak ettiklerini vermezseniz, Türk futbolunun ilerlemesini beklememelisiniz.’ Futbol okulları çoğunlukla forma-malzeme satma ve yaz boşluğunda çocuklarla ailelerini eğleme işlevi görüyor. Futbolcu adaylarını elmas gibi yontması gereken altyapılar, ergen doğrama atölyesi olarak işliyor. Teknik-taktik anlayışın ötesinde, asıl, ergen ve gençlerle meşgul olmanın gerektirdiği psikolojik özenden uzağız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun öncelikli iştigal ve avlanma sahası olan Avrupa altyapılarında bu ilgi-sevgi emeği çok önemseniyor oysa. Nuri Şahin’in yetişmesini örnek vereyim. Her gün oturduğu kasabadan Dortmund’a kulübün görevlendirdiği bir sosyal hizmet uzmanı tarafından getirilip götürülüyordu çocuk; yol boyunca bütün sorunlarıyla ilgili konuşuyorlardı ve bu sohbetler Nuri’nin ergenlik dönemi sıkıntılarıyla başa çıkmasına da katkıda bulunmuştu. 
1994’ten beri görevdeydi
On beş gün önce, işte bu meseleleri dert edinen, canla başla ‘başka türlü bir şeyler’ yapmaya çalışan bir altyapı emekçisini kaybettik: Gençlerbirliği altyapı koordinatörü Ahmet Canatan’ı.
Kısa bir ara dışında, 1994’ten beri bu görevi yürütüyordu Ahmet Canatan. Güler yüzlü ciddiyetiyle, insanın çocuğunu güvenle emanet edeceği, eski usul ‘öğretmen’ duruşlu bir adamdı. İşini ezbere bağlamamıştı, sürekli altyapı çalışması üzerine kafa yorardı. Altyapı faaliyetinin göreli özerkliği olması gerektiğini düşünüyordu: ‘Kendi uzun dönemli planlamasını yapabilen, kendi değerlerini yaratan bir ortamı’ özlüyordu. Futbolun artan cazibesinin, ‘yırtmak’ isteyen yoksullar yanında giderek orta sınıf çocuklarını da altyapılara çektiğini gözlüyordu. Erkan Goloğlu’nun söyleyebileceği gibi, Altındağ’ın ‘gobelleriyle’ Çankaya bebelerinin bir arada bulunmalarını da başlı başına bir kazanım sayıyordu. Futbol âleminde ‘racon’ sayılan haşinliklere teslim olmak istemezdi. ‘Çocuklar arasında kıyasıya rekabetin olumsuz yanlarını yumuşatmanın’ yollarını arardı mesela. Genç sporcuların kişisel gelişimleriyle ilgilenmek gerektiğini düşünürdü. Şöyle diyordu: ‘Hem saha içinde hem saha dışında, her atmosferde çözüm üretebilen, olumsuz ortama kapılmayan, insan ilişkileri düzgün, her gittiği yerden kendinden söz ettiren, iz bırakan sporcular yetiştirmek istiyoruz. Çocukların hayat görüşleri genişlesin, adam gibi sporcu olsunlar. Her şeyden önce medenî insan olsunlar.’ (Four Four Two’nun Aralık 2007 sayısında Gençlerbirliği altyapısını anlatırken aktarmıştım Canatan’ın perspektifini.) 6 Temmuz Salı günü Gençlerbirliği Futbol Okulu önünde yapılan törende, onun bu kişisel gelişim projesindeki destekçisi psikolog Ali Ekber Düzgün, nasıl sade ve güzel anlattı Ahmet hocayı: ‘Soğuk bir kış günü. Hacettepe’yle Gençlerbirliği A2 takımları maç yapıyordu. Çocuklar ellerinde eldivenler, başlarında bereler, durmadan koşuyor, soğuğu hissetmiyorlardı. Kenarda iki takımın hocası, bir de Ahmet Canatan. Uzun bir mont giymiş, elleri ceplerinde, burnu soğuktan kıpkırmızı. Maç bitene kadar orada kaldı, içeri girmedi. Oysa odası sahaya bakıyor, yukarı kafeteryaya da çıkabilirdi. Ama hayır, Ahmet Canatan oyuna ve çocuklara yakın olmak istiyordu. Futbol okulunda yetişip altyapıya geçen çocukların hepsini isim isim tanıyordu. Hangisi kendisini geliştiriyor, izliyordu. Yüzlerce gencin hayatının iyi yönde değişmesini sağladı.’
Anısı, ilham olsun
Futbolun da, her şeyin de altyapısının ilgi ve sevgi emeği olduğunu düşündüren biriydi Ahmet Canatan. Anısı, hoyrat altyapılarımıza bir değişim ilhamı olsun.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.