Olmaz olmaz demeyin..
Ne olduysa, bence Başkan Sadri Şener’e takımın kötü gidişiyle ilgili düşüncesinin sorulmasıyla oldu. ’’Bunu bana değil hocaya sorun’’ diyerek bize çok tanıdık gelen, teknik ekibe ‘’artık sabrımız tükendi, aklınızı başınıza alın ve Galatasaray maçıyla gidişatı değiştirin yoksa günah benden gider’’ dedi. Aynı şeyi bütün Türkiye’yi Trabzonspor’u şampiyonluk potasına sokarak heyecanlandıran Ersun Yanal için de söylemiş ve iyi gidişatın ve Ersun Hoca'nın sonunu hazırlamıştı. Aynı şeyleri bu günlerde yaşıyor olmak ve bu Trabzonspor’dan bir şey olmaz klişe cümlesini yeniden hatırlamak Trabzonsporlular için şaşırtıcı olmadı.
Bundan sonra ne olur bilemem ama görünen o ki, 3 vakte kalmaz hocanın görevine son verebilmek ve onun yerine takımın ve şehrin siyasi yapısına uygun bir teknik adamı göreve getirmekle ilgili önce yerel basında sonra ülke basınında baş döndürücü gelişmeler yaşanır. İsimler ardı ardına zorla bize kabul ettirmeye çalışılıp nabız yoklanır... Belki bir Samet Aybaba olayı daha yaşanmaz ama Şenol Güneş’ten Lucescu’ya kadar bir dolu isim takımın başına gelir gider... Ama ben tam da Hrant Dink'in katillerini övmekle yargılanan İsmail Türüt ve Ozan Arif'in yargılandığı ve davanın karara kaldığı bu günlerde Trabzon yönetiminin plan üstüne plan yaptığını ve Sadri başkanın durduk yere ‘’Takımın kötü gidişatını bana değil hocaya sorun’’ demediğini düşünüyorum. Bu işin içinde sanki başka şeyler var gibi geldi bana. Hadi onlardan önce ben dillendireyim.
Takımın başına bu ülkeyi iyi bilen, kıt kaynaklarla kimsenin beklemediği başarıları bir Anadolu takımının başında yakalayan, kısa sürede sportif başarıları ile neredeyse tüm Türkiye’nin sempatisini kazanan-gerçi geçen yılın son dönemlerindeki açıklamalarıyla bu sempati antipatiye dönüştü ya neyse hadi onu da geçelim-ve bu takımda futbol oynamış, siyasi kimliği şehre tamamen uygun, kendi başarısını bile ilahi güçlerle açıklayan, genç, hedefleri olan, vicdani tarafımızı okşamayı gözü yaşlı ifadelerle başarabilen ama Allah var hakkını yemeden iyi bir motivasyonla ve kuşkusuz planlı bir çalışmayla çok önemli başarılar yakalayıp ezber bozan tanıdık bir ismi getirmeyi düşünüyorlardır... Evet, bu isim BÜLENT UYGUN..
Olmaz olmaz demeyin bal gibi olur... Hem Ünal ağabeyi de var takımda üç hilalli... Daha ne olsun, ballı kaymak olur. Hadi şeytanın avukatlığını yapalım; Sadri başkan ülkeyi ve Trabzon’un futbol yapısını bilen Ünal’la kafa kafaya vererek bunları konuşmuş olamaz mı? Onun için belki de bu topraklara gelen en efendi ve işini en iyi yapmaya çalışan bir hocaya gazeteciler arcılığıyla ‘’Bana değil ona sorun’’ diyerek bir mesaj göndermiş olamaz mı? Lucescu gelmeyeceğine, Şenol Güneş de şampiyonluğa koştuğu için takımını bırakmayacağına göre bu ikili, bu alternatifi düşünerek plan yapmış olamazlar mı? Gerçekleşme olasılığı bir hayli güçlü bir kurmaca bu... Ama olur... Kimse de sesini çıkarmaz... Taraftarların ezici çoğunluğu arasında kabul görür bu öneri. Bir tek benim gibi Ünal’ı takımın başında hiç kabullenememiş taraftarlar, Bülent’in uygunluğu hiç kabullenemez... Bu sağcılaşmaya yüreğimiz artık hiç dayanmaz. -hangi takım öyle değil ki diyeceksiniz ama insanın başına gelme olasılığı yüksek olunca bünyedeki hissiyatın tarifi mümkün olmuyor- Evet, yapacak bir şeyimiz yok... Taraftarlığın askıya alınmasından kanal üyeliğinin iptaline kadar ancak gidebilir bu çaresiz protesto. İşte tam da burada "asıl siz plan yapmayın" diyesim geliyor, bu abluka dağılır diyesim geliyor ama ne yanımda Dobi Hasan’lar var ne Kemal’ler ne Şenol’lar ne de Turgay’lar... Sanki diyorum bu topraklarda futbola hiç bu kadar siyaset bulaşmamıştı... Futbolcular ve teknik adamlar hiç bu kadar futbolculuğundan çok siyasetçiliği ile konuşulmamıştı. Ben o eski, kimin ne düşündüğünü bilmediğim hiç de sorgulama gereği duymadığım ama hep sevdiğim çocukluğumun kahramanlarını arıyorum... Tuncay’ı, Kadir'i, Necati'yi, İskender'i, Soner'i, diğerlerini... Biliyorum, bulamayacağım... Benimki de saf bir çocuk düşlemesi... Varsın olsun... Umut işte...
Bundan sonra ne olur bilemem ama görünen o ki, 3 vakte kalmaz hocanın görevine son verebilmek ve onun yerine takımın ve şehrin siyasi yapısına uygun bir teknik adamı göreve getirmekle ilgili önce yerel basında sonra ülke basınında baş döndürücü gelişmeler yaşanır. İsimler ardı ardına zorla bize kabul ettirmeye çalışılıp nabız yoklanır... Belki bir Samet Aybaba olayı daha yaşanmaz ama Şenol Güneş’ten Lucescu’ya kadar bir dolu isim takımın başına gelir gider... Ama ben tam da Hrant Dink'in katillerini övmekle yargılanan İsmail Türüt ve Ozan Arif'in yargılandığı ve davanın karara kaldığı bu günlerde Trabzon yönetiminin plan üstüne plan yaptığını ve Sadri başkanın durduk yere ‘’Takımın kötü gidişatını bana değil hocaya sorun’’ demediğini düşünüyorum. Bu işin içinde sanki başka şeyler var gibi geldi bana. Hadi onlardan önce ben dillendireyim.
Takımın başına bu ülkeyi iyi bilen, kıt kaynaklarla kimsenin beklemediği başarıları bir Anadolu takımının başında yakalayan, kısa sürede sportif başarıları ile neredeyse tüm Türkiye’nin sempatisini kazanan-gerçi geçen yılın son dönemlerindeki açıklamalarıyla bu sempati antipatiye dönüştü ya neyse hadi onu da geçelim-ve bu takımda futbol oynamış, siyasi kimliği şehre tamamen uygun, kendi başarısını bile ilahi güçlerle açıklayan, genç, hedefleri olan, vicdani tarafımızı okşamayı gözü yaşlı ifadelerle başarabilen ama Allah var hakkını yemeden iyi bir motivasyonla ve kuşkusuz planlı bir çalışmayla çok önemli başarılar yakalayıp ezber bozan tanıdık bir ismi getirmeyi düşünüyorlardır... Evet, bu isim BÜLENT UYGUN..
Olmaz olmaz demeyin bal gibi olur... Hem Ünal ağabeyi de var takımda üç hilalli... Daha ne olsun, ballı kaymak olur. Hadi şeytanın avukatlığını yapalım; Sadri başkan ülkeyi ve Trabzon’un futbol yapısını bilen Ünal’la kafa kafaya vererek bunları konuşmuş olamaz mı? Onun için belki de bu topraklara gelen en efendi ve işini en iyi yapmaya çalışan bir hocaya gazeteciler arcılığıyla ‘’Bana değil ona sorun’’ diyerek bir mesaj göndermiş olamaz mı? Lucescu gelmeyeceğine, Şenol Güneş de şampiyonluğa koştuğu için takımını bırakmayacağına göre bu ikili, bu alternatifi düşünerek plan yapmış olamazlar mı? Gerçekleşme olasılığı bir hayli güçlü bir kurmaca bu... Ama olur... Kimse de sesini çıkarmaz... Taraftarların ezici çoğunluğu arasında kabul görür bu öneri. Bir tek benim gibi Ünal’ı takımın başında hiç kabullenememiş taraftarlar, Bülent’in uygunluğu hiç kabullenemez... Bu sağcılaşmaya yüreğimiz artık hiç dayanmaz. -hangi takım öyle değil ki diyeceksiniz ama insanın başına gelme olasılığı yüksek olunca bünyedeki hissiyatın tarifi mümkün olmuyor- Evet, yapacak bir şeyimiz yok... Taraftarlığın askıya alınmasından kanal üyeliğinin iptaline kadar ancak gidebilir bu çaresiz protesto. İşte tam da burada "asıl siz plan yapmayın" diyesim geliyor, bu abluka dağılır diyesim geliyor ama ne yanımda Dobi Hasan’lar var ne Kemal’ler ne Şenol’lar ne de Turgay’lar... Sanki diyorum bu topraklarda futbola hiç bu kadar siyaset bulaşmamıştı... Futbolcular ve teknik adamlar hiç bu kadar futbolculuğundan çok siyasetçiliği ile konuşulmamıştı. Ben o eski, kimin ne düşündüğünü bilmediğim hiç de sorgulama gereği duymadığım ama hep sevdiğim çocukluğumun kahramanlarını arıyorum... Tuncay’ı, Kadir'i, Necati'yi, İskender'i, Soner'i, diğerlerini... Biliyorum, bulamayacağım... Benimki de saf bir çocuk düşlemesi... Varsın olsun... Umut işte...
Tayyar Sedef/Birgün
Post a Comment