Beşiktaşlılar hortladı..
Mustafa Denizli ile değişim yaşanacağından eminden ama bu kadarını bende beklemiyordum. Beşiktaşlılar dönüyor. Hangi tarafa? Takımlarına ve İnönü Stadı’nda elbette ki... Geride kalan hafta Hakan’ı aradım doğum gününü kutlamak için. Telefonu açar açmaz ilk cümlesi, “Beşiktaşlılar hortladı” oldu. Her zamanki neşesi ile kahkahalar için sürdürdü cümlesini; “Sabahtan beri Beşiktaşlılar arıyor, hani uzun süredir ortalarda gözükmeyenler. Takım iyi yolda ya, hepsi birden çıkıverdiler ortalığa...” Hakan’ın yansız irdelemesi nerede ise bütünüyle gerçeği yansıtıyor. Koşullar ne olursa olsun her daim tribünde yerini alan yandaş grubu ile umutlarını hiç yitirmeden desteklerini geri çekmeyen sempatizanları bir yana bırakalım.
Ve Beşiktaş’ın iyi gününde etrafta ‘dört dönen’ ancak ‘işler sara sarpınca’ ortalarda pek fazla gözükmeyenleri mercek altına alalım. Takım tutmak ile balık tutmak arasındaki fark ne idi? Birisini tutuğun denize geri atabiliyordun, diğerini ise koksa dahi ömür boyu bırakamıyordun! Aralarında arkadaşlarımın da bulunduğu bir gurup ‘fanatik’ olarak tanımlayabileceğimiz Beşiktaşlı, ‘Serdar Bilgili dönemi’ sona erdiğinde ‘derin dondurucu’ alternatifini seçmişti! Elbette Beşiktaşlı olarak kalacaklar ama sesleri, solukları çıkmayacaktı. Hakan’ın sözünü ettiği kişiler de bunlar zaten. Şimdi çoğu derin dondurucudan çıktı çözülmeye başladı, bazıları ise hızlı kuru seçip mikro dalgada çarçabuk çözülüverdiler! Bunun yanında bir de Ertuğrul Sağlam ‘karşıtları’ vardı doğal olarak. Hepsi de kendilerine göre haklı nedenlere sahipti tabii ki!..
Beşiktaş, Mustafa Denizli ile sadece şampiyonluk mücadelesi vermemekte. Kanımca yol almakta olduğu diğer kulvar olası şampiyonluktan çok daha önemli. Beşiktaş coşkulu, sportmen, centilmen, fair-play ruhu ile bağdaşan özlemi duyulan eski günlerine dönüyor; hem sahada, hem tribünde. Beşiktaşlılar için daha cazibi ise sahada mücadele eden oyuncuların takım olgusuna uyum sağlaması, özümsemesi. Yanlış anımsamıyorsam geçen sezon bir deplasman dönüşüydü. Uçağı beklerken soğuk bira yudumluyordum minik alanın barında. Yanıma şimdi görevini bırakan (zaten bu nedenle yazabiliyorum) çok sevdiğim kulüp doktoru Ayhan Optur gelmişti. Soğuk bira teklifime verdiği yanıt ise “Canım istiyor ama içemem” olmuştu. Nedenini, ayak üzeri sohbette kısaca aktarmıştı. “Ertuğrul Sağlam biz dahil bira içen tek kişiye görürse kötü şeyler olur!..” Türk oyuncuya, arpa suyunun Ertuğrul Sağlam’ın yaşam felsefesinde tu-kaka olduğunu söylemeye bile gerek yok da elin ecnebisine bunu nasıl anlatırsın? Mustafa Denizli, aşırıya kaçmadan oyuncularının bira içmesine olanak tanıdı. Ertuğrul Sağlam ile ‘türbe ziyaretine giden’ futbolcular şimdi Mustafa Denizli ile yemeğe gidiyorlar, gülüyorlar, keyif alıyorlar. Çağdaşlık, sadece ceket yakasına ‘Atatürk’ rozeti takmakla olmuyor. Hortlayan Beşiktaşlılara kimse kızıp, yermesin. Beşiktaş sezonu şampiyon olarak tamamlar ya da tamamlayamaz. Geçmişi ile örtüşen şekilde mücadele sergilediği sürece alkışlanır. Belirli nedenleri önü sürerek takımından uzaklaşan Beşiktaşlılar da yuvalarına dönerler...
Ve Beşiktaş’ın iyi gününde etrafta ‘dört dönen’ ancak ‘işler sara sarpınca’ ortalarda pek fazla gözükmeyenleri mercek altına alalım. Takım tutmak ile balık tutmak arasındaki fark ne idi? Birisini tutuğun denize geri atabiliyordun, diğerini ise koksa dahi ömür boyu bırakamıyordun! Aralarında arkadaşlarımın da bulunduğu bir gurup ‘fanatik’ olarak tanımlayabileceğimiz Beşiktaşlı, ‘Serdar Bilgili dönemi’ sona erdiğinde ‘derin dondurucu’ alternatifini seçmişti! Elbette Beşiktaşlı olarak kalacaklar ama sesleri, solukları çıkmayacaktı. Hakan’ın sözünü ettiği kişiler de bunlar zaten. Şimdi çoğu derin dondurucudan çıktı çözülmeye başladı, bazıları ise hızlı kuru seçip mikro dalgada çarçabuk çözülüverdiler! Bunun yanında bir de Ertuğrul Sağlam ‘karşıtları’ vardı doğal olarak. Hepsi de kendilerine göre haklı nedenlere sahipti tabii ki!..
Beşiktaş, Mustafa Denizli ile sadece şampiyonluk mücadelesi vermemekte. Kanımca yol almakta olduğu diğer kulvar olası şampiyonluktan çok daha önemli. Beşiktaş coşkulu, sportmen, centilmen, fair-play ruhu ile bağdaşan özlemi duyulan eski günlerine dönüyor; hem sahada, hem tribünde. Beşiktaşlılar için daha cazibi ise sahada mücadele eden oyuncuların takım olgusuna uyum sağlaması, özümsemesi. Yanlış anımsamıyorsam geçen sezon bir deplasman dönüşüydü. Uçağı beklerken soğuk bira yudumluyordum minik alanın barında. Yanıma şimdi görevini bırakan (zaten bu nedenle yazabiliyorum) çok sevdiğim kulüp doktoru Ayhan Optur gelmişti. Soğuk bira teklifime verdiği yanıt ise “Canım istiyor ama içemem” olmuştu. Nedenini, ayak üzeri sohbette kısaca aktarmıştı. “Ertuğrul Sağlam biz dahil bira içen tek kişiye görürse kötü şeyler olur!..” Türk oyuncuya, arpa suyunun Ertuğrul Sağlam’ın yaşam felsefesinde tu-kaka olduğunu söylemeye bile gerek yok da elin ecnebisine bunu nasıl anlatırsın? Mustafa Denizli, aşırıya kaçmadan oyuncularının bira içmesine olanak tanıdı. Ertuğrul Sağlam ile ‘türbe ziyaretine giden’ futbolcular şimdi Mustafa Denizli ile yemeğe gidiyorlar, gülüyorlar, keyif alıyorlar. Çağdaşlık, sadece ceket yakasına ‘Atatürk’ rozeti takmakla olmuyor. Hortlayan Beşiktaşlılara kimse kızıp, yermesin. Beşiktaş sezonu şampiyon olarak tamamlar ya da tamamlayamaz. Geçmişi ile örtüşen şekilde mücadele sergilediği sürece alkışlanır. Belirli nedenleri önü sürerek takımından uzaklaşan Beşiktaşlılar da yuvalarına dönerler...
radikal/03-04-2009
Post a Comment