Herkes kendi başına ve Tanrı...
'Herkes kendi başına ve Tanrı herkes karşı.’ Werner Herzog’un 1974 tarihli filminin tirildetici ismi, bu sezon hem zirve hem düşme mücadelesindeki Japon kale hukukuna nasıl da uyuyor! Beş takım, beş puanlık bir tanım aralığında şampiyonluk mücadelesinde. Aşağıda, yine beş puanlık bir tanım aralığında 7 takım, düşen olmamak için didişiyor. Bu hercümerçte, bir puancık kapayım diye siftinen İstanbul Belediyesi’nin hocasına Beşiktaş tribünleri ‘Galatasaray uşağı’ diye bağırıyor. Tahirî der ki: “Bunlar nasıl bir akıllardır?”
Fenerbahçe, Saracoğlu’daki her zirve maçında dirilerek ömrünü uzatıyor. Biraz yakası bağrı dağınık görünen Sivasspor’u, kararlı, dik ve dikine bir oyunla yendiler. Altıncı sayısını bulan altıpas pusucusu Lugano, Fener’in en çok gol atan ikinci adamı. İlk beşin kendi arasında yaptığı maçlarda lider Fenerbahçe: üç galibiyet, bir beraberlik bir yenilgiyle 10 puan. Bu klasmanda Sivasspor 8, Galatasaray 6, Trabzonspor 4, Beşiktaş 3 puanda. Dikkat: Fener, yenildiği Sivas maçı hariç, hepsini Saracoğlu’da oynadı! Ve beşli arasındaki maçların Saracoğlu perdesi kapandı! Şimdi, diğer dört takım ikişer kez ev sahibi olacak.
Trabzonspor, janti sayfiye kıyafetiyle (bordo şort, ince mavi yakalı beyaz tişört) geldiği Antalya’da, liderle arasında geçen hafta açılan üç puanlık mesafeyi kapattı. Yine lâûbalilikleri eksik olmasa da, Yattara uzun zamandır ilk kez bir maça ağırlık koydu ve bir asist solosu yaptı.
Beşiktaş ve Galatasaray, kabız maçlarda ite kaka galip gelerek takibi sürdürdüler. Karakartal sinsice süzülerek liderlere yaklaşıyor. Bu maçlardaki gollerde folklorik nümune değeri var. Tello’nunki, gol için ‘top ağlarda’ diye bir şart olmadığının örneği. Kaleci Mehmet Ali’nin yattığı yerde topu umutsuzca çizginin ötesine dürtüklemeye çalışması, hazin bir sahne. Ve Konya’da Arda’nın golü: Beleşçinin ve dudakları kıpır kıpır taraftarın ortak duasının kabul olunduğu, acz anlarındaki ve engebeli tarla-sahalardaki o mitsel beklentinin, ‘Bi’ sekerse’nin gerçekleştiği an! Sabri şişirmesi bir topun yerden sekip, stoperden aşıp yükselmesi; kaleci Jefferson’un tokadı Arda’nın yanağına, Arda’nın kafasıyla aşırttığı top kaleden içeriye.
‘Gamsızlar’ kırılganlaşıyor
Yukarıdakiler ve aşağıdakiler her puana asıldıkça, başaltındaki gamsızlar kırılganlaşıyor. Ankaraspor, ayrıca, Melih Gökçek’in seçim telâşı ve Ankaragücü’ne ‘müdahale’ çabaları nedeniyle dağılmış durumda. Beş haftadır ilk kez 1 puan aldı. (Bu buruk beraberliğin diğer tarafı Gençlerbirliği üç maçtır gol yemiyor.) Bursaspor, hiç düşmeyecekmiş gibi bu dünya için çalışan Kocaelispor’dan 90+’da beraberlik golünü yedi. Son beş maçın dördünde berabere kaldılar. Sercan Yıldırım’ın ağızlara çaldığı bir parmak bal, şekerleniyor artık. Kayserispor, aşağılardan kurtulma derdindekilerden Gençler’e yenilmişti, Eses’e de yenildi. Üç haftadır (1 atıp 8 yiyerek) yenilen Antepspor, zaten başaltından ziyade kendi altındakilere bakar hale geldi.
‘Herkes kendi başına ve Tanrı herkes karşı’ filminin hikâyesinde, 18 yaşına kadar bodrumda bir hücrede kimseyle teması olmadan tutulduktan sonra şehre salınan bir adamcağız vardır. Sirkte teşhir edilir, alay konusu olur, sonra okuma yazma öğrenir, derken parlak akıllar fikirler serdetmeye başlar. Kırmızı çizgiye çökelmişken üç haftadır kazanan Denizlispor ile Ankaragücü’nün durumu da o adam gibi işte. Denizlispor’dan iki portre: Geçen sezon Konyaspor’da düşüşe geçen, sonra Rize’de de parlak bir dönem geçirmeyen kaleci Özden, ‘geri dönüş’ sinyalleri veriyor. Ve yine bir Gineli: omuzları Amerikan futbolu zırhı gibi kendinden yastıklı İbrahima Bangoura, 1 gol üç asistle, en verimli ara transferlerden biri.
Haftanın ‘enteresan’ karşılaşmaları: Egemen-Dijehoua, Allah muhafaza, iki ağır siklet, birkaç kez paça kasnağa döndüler. Ayman-Emre Aşık, iki gaddar, bereket versin, bir suhulet içindeydiler.
‘Finduk’ artık resmi yiyecek
Ankaragücü’ne yenilen Hacettepe, ‘çabalama kaptan’ makamına geçmek üzere görünüyor. 17 golle, sezonun en düşük skorlu üçüncü haftası.
Takımlarımızın bu hafta da ‘güvenilir gıda’ için duyarlılık yükseltmesi tamim edilmişti. Hep bir elden ‘174 Alo Gıda’ pankartıyla çıktılar. Epeydir yerel kültür renklerini estetize etmeye gayret eden bordo-mavililer de tam bu hafta, maç öncesi seyircilere ‘Trabzonspor resmî yiyeceği finduk’ atmaya başladılar. Has Giresun yağlısı mı acaba, yoksa foşa, kargalak hatta ‘sivri’ mi fırlatıyorlar tribündeki uşaklara?
Fenerbahçe, Saracoğlu’daki her zirve maçında dirilerek ömrünü uzatıyor. Biraz yakası bağrı dağınık görünen Sivasspor’u, kararlı, dik ve dikine bir oyunla yendiler. Altıncı sayısını bulan altıpas pusucusu Lugano, Fener’in en çok gol atan ikinci adamı. İlk beşin kendi arasında yaptığı maçlarda lider Fenerbahçe: üç galibiyet, bir beraberlik bir yenilgiyle 10 puan. Bu klasmanda Sivasspor 8, Galatasaray 6, Trabzonspor 4, Beşiktaş 3 puanda. Dikkat: Fener, yenildiği Sivas maçı hariç, hepsini Saracoğlu’da oynadı! Ve beşli arasındaki maçların Saracoğlu perdesi kapandı! Şimdi, diğer dört takım ikişer kez ev sahibi olacak.
Trabzonspor, janti sayfiye kıyafetiyle (bordo şort, ince mavi yakalı beyaz tişört) geldiği Antalya’da, liderle arasında geçen hafta açılan üç puanlık mesafeyi kapattı. Yine lâûbalilikleri eksik olmasa da, Yattara uzun zamandır ilk kez bir maça ağırlık koydu ve bir asist solosu yaptı.
Beşiktaş ve Galatasaray, kabız maçlarda ite kaka galip gelerek takibi sürdürdüler. Karakartal sinsice süzülerek liderlere yaklaşıyor. Bu maçlardaki gollerde folklorik nümune değeri var. Tello’nunki, gol için ‘top ağlarda’ diye bir şart olmadığının örneği. Kaleci Mehmet Ali’nin yattığı yerde topu umutsuzca çizginin ötesine dürtüklemeye çalışması, hazin bir sahne. Ve Konya’da Arda’nın golü: Beleşçinin ve dudakları kıpır kıpır taraftarın ortak duasının kabul olunduğu, acz anlarındaki ve engebeli tarla-sahalardaki o mitsel beklentinin, ‘Bi’ sekerse’nin gerçekleştiği an! Sabri şişirmesi bir topun yerden sekip, stoperden aşıp yükselmesi; kaleci Jefferson’un tokadı Arda’nın yanağına, Arda’nın kafasıyla aşırttığı top kaleden içeriye.
‘Gamsızlar’ kırılganlaşıyor
Yukarıdakiler ve aşağıdakiler her puana asıldıkça, başaltındaki gamsızlar kırılganlaşıyor. Ankaraspor, ayrıca, Melih Gökçek’in seçim telâşı ve Ankaragücü’ne ‘müdahale’ çabaları nedeniyle dağılmış durumda. Beş haftadır ilk kez 1 puan aldı. (Bu buruk beraberliğin diğer tarafı Gençlerbirliği üç maçtır gol yemiyor.) Bursaspor, hiç düşmeyecekmiş gibi bu dünya için çalışan Kocaelispor’dan 90+’da beraberlik golünü yedi. Son beş maçın dördünde berabere kaldılar. Sercan Yıldırım’ın ağızlara çaldığı bir parmak bal, şekerleniyor artık. Kayserispor, aşağılardan kurtulma derdindekilerden Gençler’e yenilmişti, Eses’e de yenildi. Üç haftadır (1 atıp 8 yiyerek) yenilen Antepspor, zaten başaltından ziyade kendi altındakilere bakar hale geldi.
‘Herkes kendi başına ve Tanrı herkes karşı’ filminin hikâyesinde, 18 yaşına kadar bodrumda bir hücrede kimseyle teması olmadan tutulduktan sonra şehre salınan bir adamcağız vardır. Sirkte teşhir edilir, alay konusu olur, sonra okuma yazma öğrenir, derken parlak akıllar fikirler serdetmeye başlar. Kırmızı çizgiye çökelmişken üç haftadır kazanan Denizlispor ile Ankaragücü’nün durumu da o adam gibi işte. Denizlispor’dan iki portre: Geçen sezon Konyaspor’da düşüşe geçen, sonra Rize’de de parlak bir dönem geçirmeyen kaleci Özden, ‘geri dönüş’ sinyalleri veriyor. Ve yine bir Gineli: omuzları Amerikan futbolu zırhı gibi kendinden yastıklı İbrahima Bangoura, 1 gol üç asistle, en verimli ara transferlerden biri.
Haftanın ‘enteresan’ karşılaşmaları: Egemen-Dijehoua, Allah muhafaza, iki ağır siklet, birkaç kez paça kasnağa döndüler. Ayman-Emre Aşık, iki gaddar, bereket versin, bir suhulet içindeydiler.
‘Finduk’ artık resmi yiyecek
Ankaragücü’ne yenilen Hacettepe, ‘çabalama kaptan’ makamına geçmek üzere görünüyor. 17 golle, sezonun en düşük skorlu üçüncü haftası.
Takımlarımızın bu hafta da ‘güvenilir gıda’ için duyarlılık yükseltmesi tamim edilmişti. Hep bir elden ‘174 Alo Gıda’ pankartıyla çıktılar. Epeydir yerel kültür renklerini estetize etmeye gayret eden bordo-mavililer de tam bu hafta, maç öncesi seyircilere ‘Trabzonspor resmî yiyeceği finduk’ atmaya başladılar. Has Giresun yağlısı mı acaba, yoksa foşa, kargalak hatta ‘sivri’ mi fırlatıyorlar tribündeki uşaklara?
Post a Comment