Eskişehirspor'un 'Sinan'ları..
Sinan Alaağaç ve Sinan Ören. Onların hikayelerini ortak kılan nokta Eskişehirspor. İkisi de kaleciler ve küçük Sinan'ın isminin Sinan olmasının nedeni de Büyük Sinan'ın yani dayısının hayatını kaybetmesi. Sinan Alaağaç bir spor emekçisinden beklenmeycek kadar entelleküel bir donanıma sahip. Master dereceli bir spor aşığı o. Sinan Ören'i ise Fenerbahçe maçından hatırlayacaksınız. Kaleci İvisa kırmızı kartla oyun duşında kalınca yerine girmişti. Gayet başarılı bir performans gösterdi Sinan. Dayısının onunla ne kadar gurur duyduğunu en çok o hissediyor ve biliyordur.
Aşağıda Sinan'ın kardeşi Oğuz'un dayısı ve kardeşi hakkında 2004 yılında yazdığı yazıyı okuyun lütfen çok şeyler anlatıyor. Sinan artık Eskişehirspor'un ikinci kalecisi ve haftaya da ilk 11'de başlayacak.
Sinan Alaağaç 14 Mayıs 1960 da Eskişehir’de doğdu.1967 yılında Eskişehir de öğrenimine başladı.Anadolu Üniversitesi Maden Fakültesinde Yüksek öğrenimini tamamlayıp 1982 yılında maden mühendisi,1983 yılında da masterını yaparak yüksek maden mühendisi olarak Üniversiteden mezun oldu. Spor yaşamina atletizm yaparak başladi. Lise döneminde okulun hentbol takımında oynadı. Atletizmin yüksek atlama dalında Türkiye genelinde dereceler aldı. O yıllarda ligde fırtına gibi esen Eskişehirspor’un degişilmez kalecisi oldu.Milli takıma seçilerek, Ümit milli futbol takımi kaptanı olarak yurt dışında Ülkemizi temsil etti. Çok yönlü ,çok okuyan entellektüel bir insandı. Deplasmanlara giderken yanında daima okuyacak bir kitabı olurdu. Genellikle de döndüğünde bu kitabı okumuş olurdu. Şiire meraklıydı , tiyatro ve sinema tutkunuydu.
Spor dışında ilgilendipi tek iş ve meslek maden mühendisliği oldu.Mesleğini aktif olarak yapmaya zamanı olmasa da mesleğiyle ilgili yenilik ve değişimleri her zaman yakından izledi. Genç kızların hayran olduğu çok sevdiği bir kişiydi. Buna rağmen uçarı değil ağırbaşlıydı. Bir tıp Öğrencisine aşık oldu ve nişanlandı.
Kişiliğinin en belirgin özelliklerinden biri de yardımsever oluşuydu.Paylaşmak en büyük zevkiydi.O, yaşamı boyunca anne ve babasi için iyi bir evlat ,kardeşleri ve arkadaşları için sadık bir dosttu. 1985 yılının Kasım ayında askerlik dönüşü yeniden Eskişehirspor kampına katıldı. 24 Kasım günü çalışma sırasında rahatsızlanarak odasına döndü. Çok soğuk bir havada yaptığı ağır antrenman biraz kilolanmış ve hamlamış bünyesine ters bir etki yaparak beynindeki solunum damarlarından birini tıkar ve bu onun vefat etmesine neden olur. Vefatı ailesi ve tanıyanları ve Eskişehirspor camiası için büyük bir yıkım olmuştur. Vefatından sonra çıkan kalp hastası şeklindeki söylentiler uzman doktorların ortak görüşüyle yalanlanır. Vefatında kişisel olmasa bile düzenleme ve uygulama anlamında ihmallerin olduğu söylenebilir. Kampta bir doktorun bulunmaması ,müdahalenin yapılamaması ihmalin boyutları açısından önemlidir.
25 yıllık kısa yaşamı sevgi ,saygı ve başarılarla dolu olan Sinan’ın vefatının üzerinden uzun yıllar geçti. Buna rağmen Sinan Alağaç hiçbirzaman unutulmadı.
Evet tam 19 yıl oldu bizleri bırakalı. Zaman ve şartlar farklı artık. Özlemimiz ise her geçen gün artmakta. Herkesi yasa boğan bu ani ölümün ardından yıllar geçti ama her 24 Kasım da onu unutmayan Eskişehirspor kulübü ,ailesi ve arkadaşlarıyla anılmaya devam ediyor.
Hüzünlü ailesi onun ardından anısını yaşatmak uğruna elinden geleni yaptı.Yeşiltepe semtine bir İköğretim okulu yaptırdılar. Onun ardından, 2 yıl sonra 1987 de bir yeğeni oldu.Bebeğin annesi canı kadar sevdiği kardeşinin adını ona vermek istedi. Sonunda babasıyla birlikte çocuklarına Sinan ismini koydular.
Sinan futbola yabancı olmayan bir ailenin içinde doğmuştu. Babası yıllardır aynı zamanda kurucusu oldupu amatör küme takımlarından Saplıkspor’un başındaydı. 7 yaşında henüz daha çocukken oranın altyapısında futbola başladı.Kaleci olması ise tam bir muamma. Babası isminden dolayı onun kaleci olarak başlamasını istedi. Sağlıkspor günlerinde maçların son dakikalarında oyuna giren, o kalenin içinde kaybolan ufak bir çocuktu. 7 yıl orada oynadı. Ne var ki o da , ailesi de Sinan’ın artık Sağlıkspor da yapacak bir şeyinin kalmadığını biliyorlardı. Zaten o takımın varoluş amacı da futbolcu yetiştirmek ve biraz da olsa ES-ES’e katkı sağlayabilmekti. Sonunda 14 yaşında Eskişehirspor’a geçti. Babası en iyi oyuncularından birini kaybetmişti artık.
Yıldızlarda ve B-gençte şampiyon oldular. Son olarak da kendi yaş grubu olmamasına rağmen PAF takımın kalesini ele geçirdi. Azmi ve isteğyle bu oyunda yaşın değil yüreğin ve yeteneğin önemli olduğunu ispatlamaya çalışıyordu adeta. Yıllardır süre gelen daha büyük olan daha iyidir kuralına karşı duruyordu ve sonunda başardı. Ardından da artık kaderin bir cilvesi olsa gerek bugün dayısının yerinde Eskişehirspor kadrosunda 3. kaleci olarak sezonu tamamladı. Profesyonel olurken yaşı tutmadığı için anne ve babasının atması gereken imzalar o kadar da kolay bir karar olmadı ailesi için. Özellikle futboldan yüreği yanmış bir ailenin kızı olan annesi gönlü razı olmadığı halde oğlunun çoktan o kale ve formayı elde etmeyi kafasına koyduğunu bildiği için istemeyerek de olsa izin verdi.
29.01.2004 tarihinde profesyonel oldu. Kadroya ilk defa 18.04.2004 tarihindeki Ankara Şeker maçı ile girdi. 16.05.2004 tarihinde ise ligin son maçı olan Muğla deplasmanında son 20 dakikada oyuna girdi ve profesyonel olarak ilk resmi maçını çıkarttı. 17 yaşında birisi için kolay olmayan şeyler, herkesin hayali olan o formayı sırta geçirmek. Önünde ona örnek olacak böylesine bir isim var dolayısıyla omuzlarındaki sorumluluk da katlanmış durumda .Biliyoruz ki o da bunun bilincinde ve elinden geleni yapıyor. Çünkü her şey daha yeni başlıyor.
Spor dışında ilgilendipi tek iş ve meslek maden mühendisliği oldu.Mesleğini aktif olarak yapmaya zamanı olmasa da mesleğiyle ilgili yenilik ve değişimleri her zaman yakından izledi. Genç kızların hayran olduğu çok sevdiği bir kişiydi. Buna rağmen uçarı değil ağırbaşlıydı. Bir tıp Öğrencisine aşık oldu ve nişanlandı.
Kişiliğinin en belirgin özelliklerinden biri de yardımsever oluşuydu.Paylaşmak en büyük zevkiydi.O, yaşamı boyunca anne ve babasi için iyi bir evlat ,kardeşleri ve arkadaşları için sadık bir dosttu. 1985 yılının Kasım ayında askerlik dönüşü yeniden Eskişehirspor kampına katıldı. 24 Kasım günü çalışma sırasında rahatsızlanarak odasına döndü. Çok soğuk bir havada yaptığı ağır antrenman biraz kilolanmış ve hamlamış bünyesine ters bir etki yaparak beynindeki solunum damarlarından birini tıkar ve bu onun vefat etmesine neden olur. Vefatı ailesi ve tanıyanları ve Eskişehirspor camiası için büyük bir yıkım olmuştur. Vefatından sonra çıkan kalp hastası şeklindeki söylentiler uzman doktorların ortak görüşüyle yalanlanır. Vefatında kişisel olmasa bile düzenleme ve uygulama anlamında ihmallerin olduğu söylenebilir. Kampta bir doktorun bulunmaması ,müdahalenin yapılamaması ihmalin boyutları açısından önemlidir.
25 yıllık kısa yaşamı sevgi ,saygı ve başarılarla dolu olan Sinan’ın vefatının üzerinden uzun yıllar geçti. Buna rağmen Sinan Alağaç hiçbirzaman unutulmadı.
Evet tam 19 yıl oldu bizleri bırakalı. Zaman ve şartlar farklı artık. Özlemimiz ise her geçen gün artmakta. Herkesi yasa boğan bu ani ölümün ardından yıllar geçti ama her 24 Kasım da onu unutmayan Eskişehirspor kulübü ,ailesi ve arkadaşlarıyla anılmaya devam ediyor.
Hüzünlü ailesi onun ardından anısını yaşatmak uğruna elinden geleni yaptı.Yeşiltepe semtine bir İköğretim okulu yaptırdılar. Onun ardından, 2 yıl sonra 1987 de bir yeğeni oldu.Bebeğin annesi canı kadar sevdiği kardeşinin adını ona vermek istedi. Sonunda babasıyla birlikte çocuklarına Sinan ismini koydular.
Sinan futbola yabancı olmayan bir ailenin içinde doğmuştu. Babası yıllardır aynı zamanda kurucusu oldupu amatör küme takımlarından Saplıkspor’un başındaydı. 7 yaşında henüz daha çocukken oranın altyapısında futbola başladı.Kaleci olması ise tam bir muamma. Babası isminden dolayı onun kaleci olarak başlamasını istedi. Sağlıkspor günlerinde maçların son dakikalarında oyuna giren, o kalenin içinde kaybolan ufak bir çocuktu. 7 yıl orada oynadı. Ne var ki o da , ailesi de Sinan’ın artık Sağlıkspor da yapacak bir şeyinin kalmadığını biliyorlardı. Zaten o takımın varoluş amacı da futbolcu yetiştirmek ve biraz da olsa ES-ES’e katkı sağlayabilmekti. Sonunda 14 yaşında Eskişehirspor’a geçti. Babası en iyi oyuncularından birini kaybetmişti artık.
Yıldızlarda ve B-gençte şampiyon oldular. Son olarak da kendi yaş grubu olmamasına rağmen PAF takımın kalesini ele geçirdi. Azmi ve isteğyle bu oyunda yaşın değil yüreğin ve yeteneğin önemli olduğunu ispatlamaya çalışıyordu adeta. Yıllardır süre gelen daha büyük olan daha iyidir kuralına karşı duruyordu ve sonunda başardı. Ardından da artık kaderin bir cilvesi olsa gerek bugün dayısının yerinde Eskişehirspor kadrosunda 3. kaleci olarak sezonu tamamladı. Profesyonel olurken yaşı tutmadığı için anne ve babasının atması gereken imzalar o kadar da kolay bir karar olmadı ailesi için. Özellikle futboldan yüreği yanmış bir ailenin kızı olan annesi gönlü razı olmadığı halde oğlunun çoktan o kale ve formayı elde etmeyi kafasına koyduğunu bildiği için istemeyerek de olsa izin verdi.
29.01.2004 tarihinde profesyonel oldu. Kadroya ilk defa 18.04.2004 tarihindeki Ankara Şeker maçı ile girdi. 16.05.2004 tarihinde ise ligin son maçı olan Muğla deplasmanında son 20 dakikada oyuna girdi ve profesyonel olarak ilk resmi maçını çıkarttı. 17 yaşında birisi için kolay olmayan şeyler, herkesin hayali olan o formayı sırta geçirmek. Önünde ona örnek olacak böylesine bir isim var dolayısıyla omuzlarındaki sorumluluk da katlanmış durumda .Biliyoruz ki o da bunun bilincinde ve elinden geleni yapıyor. Çünkü her şey daha yeni başlıyor.
not: bu yazıya ve araştırmaya vesile olduğu için tanıl bora'ya teşekkürler.
düzeltme: sağlıkspor düzeltmesi için ibrahim'e de teşekkürler.
güzel bir yazı, teşekkür ediyorum araştırma için. yalnız bir düzeltme yapmak istiyorum. Sinan Ören'in futbola başladığı kulüp Saplıkspor değil, Sağlıkspor olacaktı.Sağlıkspor, Eskişehir Sağlık Müdürlüğü bünyesinde bulunan bir kulüptür.
YanıtlaSil