Header Ads

Barça: Futbol, Katalunya Kimliği ve Ötesi


Cumartesi günü Manchester United'a karşı Şampiyonlar Ligi Finali'ne çıkacak Barcelona'nın taraftarları için, takımları sadece futboldan ibaret değil.
Kulübe destek vermek Katalan tarihi ve kimliğini korumak için verilen tarihi mücadeleyle de bağlantılı bir şey.


Camp Nou'da ışıklar sönüyor.
Tribünleri dolduran 110 bin kişiden bir uğultu yükseliyor.
Barcelona'nın iki yıldız oyuncusu Carles Puyol ve Xavi, bir Katalan bayrağıyla sahaya çıkıyor.
Taraftarlarının sahibi olduğu Barcelona, demokrasinin ve direnişin sembolü.
Büyük bir gürültü var ve binlerce fotoğraf makinesinin flaşı stadın dik tribünlerinde yıldızlar gibi parlıyor.
Burada olmak inanılmaz bir duygu ve aslında maç bile oynanmıyor.
Ezeli rakipleri Real Madrid'i yenerek kazandıkları İspanya Ligi şampiyonluğu kutlaması için atılan turun sonundalar.
Bir genç kız bana 'Bir ülke gibi. Katalunya ülkesi gibi" diyor.

Franco'nun mirası

General Franco bağımsızlık yanlısı Katalunya'dan nefret ediyordu. Uzun dikta yönetimi sırasında bölgeye eziyet etti.
Taraftarlarının sahibi olduğu Barcelona demokrasi ve direnişin simgesi olurken, o Real Madrid'i tutuyordu.
Franco uzun süredir yok ve Katalunya geniş bir özerkliğe sahip. Azimli ama favori olmayan bir imaj çizen kulüp hala tarihte önemli bir yere sahip.
Takım, diğer kulüplerin isteyemeyeceği bir sadakat duygusu talep ediyor.
Taraftarlara teşekkür etmek için mikrofonu eline alan her oyuncu "Yaşasın Barça, Yaşasın Katalunya!" diye bağırıyor.
Arjantinli Lionel Messi gibi yabancı oyuncular bile "Çok yaşa Katalunya" diyor.
Bir taraftar bana yabancı oyuncuların da Katalanlaşması gerektiğini söylüyor ve "Biz ne hissediyorsak onu hissetmeliler. Bir ülkeye, Katalunya ülkesine duyulan sevgiyi" diyor.
Taraftarlar stadyumdan çıkarken, gökyüzü havai fişeklerle aydınlanıyor. Barça forması giyen bir baba ve oğlunu durduruyorum.
Katalunlayı değiller, Kamerunlular, eski golcülerden Samuel Eto'o gibi.
Baba, ''Barça iyi bir takım, benim takımım.''
Kendisine, ''Barcelona'yı desteklerken kente daha mı ait hissediyorsunuz'' diye soruyorum.
''Evet'' diyor: ''Herkes buraya ait.''

Söylediklerinin birinci elden tanığıyım. 19 yaşında İngilizce öğretmek için gelmiştim. Ofsayt kuralı konusunda pek bir bilgim yoktu, futbola da ilgim çok azdı.
Ama bir gece, stadyumun yakınlarında bir arkadaşımda yemek masasında otururken, büyük bağırış ve çağırışlar duydum.

Cruyff devrimi

Barça deplasmanda olmasına karşın kazanmış, bu bağırış çağırış da evlerinde maçı izleyenlerin sevinç çığlıklarıydı.
Barça galibiyetleri kenti sık sık sokağa döküyor.
O zamanlar Hollandalı futbol efsanesi Johann Cruyff'un ''rüya takımı'' günleriydi.
Bugün oynadıkları gibi eşsiz futbol sisteminin temellerini atmıştı.
Teknik direktörlük günleri çok geride kalmış olmasına rağmen, 60lı yaşların ortasındaki Cruyff kentte hala bir kahraman.
Katalunyalıların arzuladıkları bir sadakati sergilemişti, dünyanın en iyi futbolcusu olduğu 1970'lerde Real Madrid'i değil, Barselona'yı seçmişti.
Ardından da Franco'nun Katalunyalı isimlerine ilişkin yasağı delip, oğluna Katalunyalı azizlerden Jordi'nin adını verdi.
Kendisiyle buluştuğumda hala enerji doluydu. Beyni futbol oynadığı günlerinde olduğu gibi o kadar hızlı çalışıyor ki, çok hızlı ve birbirinden kopuk cümleler kuruyor. Bir şeyi anlatırken, cümlenin başından bir iki cümle, sonra ''herneyse'', ardından da ''anlıyorsun değil mi'' sorusu.
Bana efsanevi Cruyff dönüşünü anlatırken, ''Burada duruyorsun, rakibin burada. Denge, ama burada böyle yapabilirsin, herneyse, anlıyor musun'' diye devam ediyor.
Söylediklerinden değil, ama yaptıklarını sahada görünce anlıyorum ne demek istediğini.

Altyapı armağanı

Minikler maçı.
Yaşları 12 ila 14 arasındaki gençler Cruyff'un takıma öğrettiği sistemle futbol oynuyor.
Barselona'nın futbol akademisi Hollandalı teknik adamın kulübe bir başka armağanı.

Altyapısı güçlü bir takım anlayışının neler yapacağını Ajax'ta gördükten sonra Barcelona'ya ithal etmiş.
Gençler maçında bir annenin oğluna destek uyarıları bir diğerininkinin desteğine karışıyor.
Sanki oğlunun karşısındaki savunma oyuncusunu kendisi geçip oğlu için bir gol pozisyonu yaratmak istermiş hissi yayıyor çevresine.
Futbol akademisinin görevlerinden biri de, genç oyuncuları ailelerinin baskısından da korumak. Bazı gençler, geleceğin yıldızları olacak, annelerin bazıları da seçmelere sanki kendileri girmiş gibi.
Şimdi taşıdıkları Gucci marka el çantaları sahte. Ama eğer evlatları yetenekliyse orjinallerine ulaşma ihtimallerinin çok uzak olmadığının da farkındalar.
Akademi yaşları 11'den büyük olan futbolcuları eğitiyor, ama sadece futbol sanatı konusunda değil.
Takım çalışması, bağlılık ve tevazu da müfredatın en önemli unsurları arasında. Bunlar, taraftarların kulüpleriyle bu denli gurur duymalarının da nedeni aslında.
Bir grup genç kız, ''Barselona bir ailedir'' dediler bana: ''Oyuncuları doğru dürüst insanlar olarak yetiştirirler.''
Ama önemli bir maçlarını izleyenler de size, futbolcuların işler istedikleri gibi gitmediğinde ''kendilerini yere atma konusunda da'' becerikliği olduklarını da söyleyecektir.

yazı: Pascale Harter/BBC

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.