Sinik Futbolcular Referandumda Evet Dese Ne Yazar..
Türk futbolcuların orta-alt sınıfa mensup ailelerin çocukları olduğu bilinir. Çoğunlukla da muhafazakarlardır. Kemalettin Şentürk İşçi Partili olduğunu söylediğini şaşırmıştık bir zamanlar. (Bursaspor semalarında oynayan Ivan Ergiç'in Marksist olması ise ayrıca anılmaya değer.) Futbol ile siyasetin buluşma anları ise oldukça mide bulandırıcı. Taraftarlar arasındaki siyasi tansiyon Diyarbakırspor'lu taraftarların toptan PKK'lı ilan edilmesinden, tribünlerde atılan milliyetçi ve militarist sloganlara kadar gidiyor. Yerel siyasetçilerin ellerindeki en büyük oyuncaklardan biri de futbol kulüpleri. Federasyon başkanının seçileceğine ise özerk olmasına rağmen siyasi ilişkiler damgasını vuruyor.
Ülke gündemi malum referanduma kilitlenmiş durumda ve siyasi otorite adına yakışır bir şekilde otoriter bir şekilde herkesten tarafını belirlemesini istiyor. Futbol dünyasından bir ses çıkmamıştı 1 hafta öncesine kadar. Önce Hakan Şükür kendisinden beklenilen 'oyum evet' açıklamasını yaptı. Dünkü Zaman gazetesinde ise Emre Belezoğlu'nun açıklamaları vardı. Emre, 12 Eylül darbesi sonrası babasının tutuklandığını, vicdanının evet oyu vermesini gerektirdiğini ve bunun bir millet meselesi olduğunu söylüyordu. Hakan Şükür de bu millet meselesi jargonunu kullanıyordu tesadüf eseri. Şükür, dün de Diyarbakır semalarında ortaya çıktı. Tavrını iyice belli etmek adına Erdoğan'ın mitingine katıldı. Onun yanında eski Galatasarylı futbolcular Suat Kaya ve Mehmet Gönülaçar da vardı. Gönülçar devletin Kürt televizyonu olan TRT 6'da futbol yorumculuğu yaptığı için şaşılacak bir durum yoktu.
Velhasılı referandumda sendikaların çoğu hayır diyor ve en büyük gerekçeleri referandumla getirilen maddeler. Birden fazla sendikaya üye olma örtüsü altında sendikasızlığı teşvik ettiğini, eylemlerde oluşacak zararlardan sendikanın değil de bireylerin sorumlu tutulması ile sendikalı olmanın bir yük haline getirilmek istendiğini, grevsiz toplu sözleşme hakkı ile de çalışanların yine hükümetin boyunduruğu altında tutulmak istendiği yönünde itirazları var.
Futbol çok büyük bir endüstri olmasına karşın hem işçiler hem de işverenler örgütlü değil. İşveren kulüpler Kulüpler Birliği adı altında herşeyi federasyona dayatırken futbolcuların ne bir birliği ne de bir sendikası var. İşlevsel olmaktan çok uzak birkaç birliğin ötesinde çalışan olmaklıktan kaynaklanan güçlerini hakları yendiği zaman kullanabilecekleri bir mecra yok çünkü futbolcularımız bu konuda nedense o muhafazakar kabuklarına çekilmekte oldukça mahir.
Referandumla oyunu açık eden ve bunu da demogojik laflarla da süslemeyi bilen fakat açıklamalarından konuya çok da hakim olmadıkları açıkça belli olan futbolcular neden bir sendika çatısı altında birleşmek için bu kadar çaba göstermemiştir? Bir siyasi partinin mitingine katılacak kadar aktivist iseniz niye kendi hak ve özgürlükleriniz için bir mücadele yapmadınız?
Söz konusu referandumla iktidar sendikalılaşma oranını arttıracağını söylüyor (yukarıda da söyledim bu büyük bir yalan) Peki futbolcular referandumda evet diyecekleri bu paketten ilham alıp sendikal bir hareketin öncülüğü yaparlar mı? Hiç mi hiç sanmıyorum.
Hegemonik siyaset ve futbol düzeninin bu çok para kazanan bireylerinin 'millet meselesi' jargonunu ancak bu kadar sığ bir düzeyde kullanabileceklerini biliyoruz değil mi? Bu ne peki o zaman? Bu ne biçim tutarsızlık? Futbolcular ne yazık ki hep hakim olanın sesini seslendirecekler. Futbolda kulüp başkanlarının, menajerlerinin ve endüstrinin, siyasette de kim güçlüyse onun.. Yazık..
Ülke gündemi malum referanduma kilitlenmiş durumda ve siyasi otorite adına yakışır bir şekilde otoriter bir şekilde herkesten tarafını belirlemesini istiyor. Futbol dünyasından bir ses çıkmamıştı 1 hafta öncesine kadar. Önce Hakan Şükür kendisinden beklenilen 'oyum evet' açıklamasını yaptı. Dünkü Zaman gazetesinde ise Emre Belezoğlu'nun açıklamaları vardı. Emre, 12 Eylül darbesi sonrası babasının tutuklandığını, vicdanının evet oyu vermesini gerektirdiğini ve bunun bir millet meselesi olduğunu söylüyordu. Hakan Şükür de bu millet meselesi jargonunu kullanıyordu tesadüf eseri. Şükür, dün de Diyarbakır semalarında ortaya çıktı. Tavrını iyice belli etmek adına Erdoğan'ın mitingine katıldı. Onun yanında eski Galatasarylı futbolcular Suat Kaya ve Mehmet Gönülaçar da vardı. Gönülçar devletin Kürt televizyonu olan TRT 6'da futbol yorumculuğu yaptığı için şaşılacak bir durum yoktu.
Velhasılı referandumda sendikaların çoğu hayır diyor ve en büyük gerekçeleri referandumla getirilen maddeler. Birden fazla sendikaya üye olma örtüsü altında sendikasızlığı teşvik ettiğini, eylemlerde oluşacak zararlardan sendikanın değil de bireylerin sorumlu tutulması ile sendikalı olmanın bir yük haline getirilmek istendiğini, grevsiz toplu sözleşme hakkı ile de çalışanların yine hükümetin boyunduruğu altında tutulmak istendiği yönünde itirazları var.
Futbol çok büyük bir endüstri olmasına karşın hem işçiler hem de işverenler örgütlü değil. İşveren kulüpler Kulüpler Birliği adı altında herşeyi federasyona dayatırken futbolcuların ne bir birliği ne de bir sendikası var. İşlevsel olmaktan çok uzak birkaç birliğin ötesinde çalışan olmaklıktan kaynaklanan güçlerini hakları yendiği zaman kullanabilecekleri bir mecra yok çünkü futbolcularımız bu konuda nedense o muhafazakar kabuklarına çekilmekte oldukça mahir.
Referandumla oyunu açık eden ve bunu da demogojik laflarla da süslemeyi bilen fakat açıklamalarından konuya çok da hakim olmadıkları açıkça belli olan futbolcular neden bir sendika çatısı altında birleşmek için bu kadar çaba göstermemiştir? Bir siyasi partinin mitingine katılacak kadar aktivist iseniz niye kendi hak ve özgürlükleriniz için bir mücadele yapmadınız?
Söz konusu referandumla iktidar sendikalılaşma oranını arttıracağını söylüyor (yukarıda da söyledim bu büyük bir yalan) Peki futbolcular referandumda evet diyecekleri bu paketten ilham alıp sendikal bir hareketin öncülüğü yaparlar mı? Hiç mi hiç sanmıyorum.
Hegemonik siyaset ve futbol düzeninin bu çok para kazanan bireylerinin 'millet meselesi' jargonunu ancak bu kadar sığ bir düzeyde kullanabileceklerini biliyoruz değil mi? Bu ne peki o zaman? Bu ne biçim tutarsızlık? Futbolcular ne yazık ki hep hakim olanın sesini seslendirecekler. Futbolda kulüp başkanlarının, menajerlerinin ve endüstrinin, siyasette de kim güçlüyse onun.. Yazık..
Post a Comment