Nurettin Hoca'nın Barış Savaşı..
Kararlı adımlarla beş adım geri yürüyen rakibinin her hareketini gözlüyor, bu nazik anda ne yapacağını kestirmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyordu. Alnına biriken teri avucunun içiyle silip bu ıslaklığı diğer eline de paylaştırdıktan sonra beklemeye başladı. Tam o sırada koşmaya başladı rakibi. Adım aralıkları ve vücudunun hafifçe sola yatmasından ne yapacağını anladı. Çünkü önceleri onu izlemiş ve taktiği konusunda fikir edinmişti. Topa sertçe vurduğunda o çoktan uzanacağı köşeyi seçmiş ve topu gol olmadan avuçlarının içine hapsetmişti. Çevreden Allah-u Ekber nidaları yükselirken takım arkadaşları koşarak boynuna sarılırlar. Bu heyecanlı sahne henüz nihayete eren Dünya Kupa'sından değil, bundan tam 19 yıl öncesine ait.
Bingöl İmam Hatip Lisesi öğrencisi Nurettin Bulut o gün okul bahçesindeki maçta o topu kurtararak takımının kazanmasına yol açmış, daha önemlisi hiç bitmek bilmeyen futbol ateşinin odunda yanması, hayatının seyrini de ele geçirmiş. Hem de 'şeytan işi' denilen bir icada gönül vermesini kınayanlara aldırmadan. Okuldan sonra Fırat Üniversitesi Elektrik bölümüne girer. Ona biçilen rol imamlık olsa bile futboldan hiç vazgeçmez. Kaleciliği dillere destandır.
‘Şeytan işi’
Bu alanda kariyer yapması işten bile sayılmaz ama hayatın sürüklediği yer imamlık olur. Buna rağmen her anına iliştirdiği futbolculuğu ve futbol aşkını gittiği her yere beraberinde götürür. Bingöllü Nurettin Bulut bu gün Ekinyolu köyünün Köprübaşı mezrasında imamlık yapıyor. Adının başında 'hoca' sıfatı var. Ancak 'Hoca'lığı salt imamlık ve müezzinliğinden değil. Bulut on beş yıldan bu yana köyde kurduğu futbol takımının da antrenörlüğünü yürütüyor. Duble hoca Nurettin Bulut on dokuz yıl önce başladığı futbol yolculuğunu kararlılıkla sürdürüyor, imkânsızlıklara ve ön yargılara aldırmadan.
Önyargılara inat
Kuşkusuz hafife alınacak bir şey değil onunki. Doksanlı yıllarda Türkiye'nin doğusunu kasıp kavuran çatışmaların önemli bir bölümü de Bingöl'de yaşanır. Bir takım güçlerin 'Hizbullah' adı altında gençleri kullanması, bir hoşgörü dini olan İslam'ı farklı yorumlayarak dehşet saçması; değil bir imamın futbola gönül vermesini, güneş enerjisiyle ısıtılan suyun kullanımına bile tahammül gösteremeyecek yapıdaydı. Ancak Nurettin Bulut belki de hayatını tehlikeye atarak hiç değilse kendi çevresindeki gençlerin çeşitli güçlerin kontrolüne girmesine izin vermeyerek futbolun getirdiği barış olgusunu hakim kılar.
Bulut 1998'de Köprübaşı'nda imamlığa başladıktan sonra köydeki gençleri etrafına toplar. Futbola kabiliyeti olanları ayırarak takımını kurar. Takıma Kervanspor adı verilir. Kısa sürede adından bahsettirir Kervanspor. Çevre köylerden de gençler gelerek takıma katılır. Kardeşler, Ağaçeli ve Sarıçiçek köylerinde de futbol takımları oluşmaya başlar. Amatör lig yeni takımlarla heyecan kazanır. Futbolcularından ahlaklı ve fair play ilkelerine göre davranışlar bekler.
Okullarındaki derslerini yakından takip ederek öğrenim hayatlarına da önem göstermelerini ister. Bu gün Türkiye'nin pek çok üniversitesine gönderdiği öğrenciler onun bu çabasının sonucudur. Sabahın dördünde uyanan Nurettin Bulut köyün camisinde ezanı okuduktan sonra sabah namazını kıldırıyor. Namazdan sonra evinde bir iki saat dinlendikten sonra malzemelerini alıp sahaya koşuyor. Takımı antrenmana çıkartıyor. Düz koşu, teknik ve taktik çalışma derken öğlene yakın evine koşuyor.
Futbol tutkusu
Duşunu alıp bir iki lokma yedikten sonra öğlen namazı için yine camiye gidiyor. Yaşamı cami ve futbol sahası arasında koşturmakla geçen Nurettin Bulut bundan şikayetçi değil. Bilakis geçlerin futbola olan tutkuları ona bambaşka bir enerji veriyor. Cemaatinde bir din adamının futbola bu kadar zaman ve enerji ayırmasına tepki gösterenler de var. Kimi şeytan, kimi gavur icadı diyor. O ise bu lakırdılara kulaklarını tıkayarak sahaya kale direklerini kendi elleriyle dikiyor, saha çizgilerini çiziyor ve kirlenen formaları bile evine götürüp yine kendi elleriyle yıkamaktan büyük keyif alıyor. Köyünün yol, su ve elektrik ile ilgili tüm sorunlarına da el atan Nurettin Bulut'un bu çabalarını yakınındakiler takdir etmese de dünyanın bir ucundan gelen belgeselciler hayatını iki saat filme çekiyorlar.
Pek çok yerde gösterilen belgeselde bir din adamının başardıklarından övgüyle bahsediliyor. Hatta bu nedenle İstanbul'a giderek Galatasaray'ın bir maçını iki futbolcusuyla izleyerek Kral lakaplı Hakan Şükür'le bile tanışıyor. Nurettin Bulut'tan çok etkilenen Şükür takımın tüm futbolcularına birer çift krampon hediye ediyor. Bulut'u, bağlı bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan gelen takdir belgesi ise ayrıca mutlu ediyor. İyi bir şey yapıldığında geç veya erken mutlaka ödüllendirilir diyen Nurettin Bulut'a hala 'gavurun arkasında namaza durulmaz' diyenler çıksa da önemli olan yetiştirdiği oyuncuların söyledikleri; "önünde, arkasında en önemlisi yanında ve omuz omuza şerefle durulur Nurettin Hoca'nın."
Bingöl İmam Hatip Lisesi öğrencisi Nurettin Bulut o gün okul bahçesindeki maçta o topu kurtararak takımının kazanmasına yol açmış, daha önemlisi hiç bitmek bilmeyen futbol ateşinin odunda yanması, hayatının seyrini de ele geçirmiş. Hem de 'şeytan işi' denilen bir icada gönül vermesini kınayanlara aldırmadan. Okuldan sonra Fırat Üniversitesi Elektrik bölümüne girer. Ona biçilen rol imamlık olsa bile futboldan hiç vazgeçmez. Kaleciliği dillere destandır.
‘Şeytan işi’
Bu alanda kariyer yapması işten bile sayılmaz ama hayatın sürüklediği yer imamlık olur. Buna rağmen her anına iliştirdiği futbolculuğu ve futbol aşkını gittiği her yere beraberinde götürür. Bingöllü Nurettin Bulut bu gün Ekinyolu köyünün Köprübaşı mezrasında imamlık yapıyor. Adının başında 'hoca' sıfatı var. Ancak 'Hoca'lığı salt imamlık ve müezzinliğinden değil. Bulut on beş yıldan bu yana köyde kurduğu futbol takımının da antrenörlüğünü yürütüyor. Duble hoca Nurettin Bulut on dokuz yıl önce başladığı futbol yolculuğunu kararlılıkla sürdürüyor, imkânsızlıklara ve ön yargılara aldırmadan.
Önyargılara inat
Kuşkusuz hafife alınacak bir şey değil onunki. Doksanlı yıllarda Türkiye'nin doğusunu kasıp kavuran çatışmaların önemli bir bölümü de Bingöl'de yaşanır. Bir takım güçlerin 'Hizbullah' adı altında gençleri kullanması, bir hoşgörü dini olan İslam'ı farklı yorumlayarak dehşet saçması; değil bir imamın futbola gönül vermesini, güneş enerjisiyle ısıtılan suyun kullanımına bile tahammül gösteremeyecek yapıdaydı. Ancak Nurettin Bulut belki de hayatını tehlikeye atarak hiç değilse kendi çevresindeki gençlerin çeşitli güçlerin kontrolüne girmesine izin vermeyerek futbolun getirdiği barış olgusunu hakim kılar.
Bulut 1998'de Köprübaşı'nda imamlığa başladıktan sonra köydeki gençleri etrafına toplar. Futbola kabiliyeti olanları ayırarak takımını kurar. Takıma Kervanspor adı verilir. Kısa sürede adından bahsettirir Kervanspor. Çevre köylerden de gençler gelerek takıma katılır. Kardeşler, Ağaçeli ve Sarıçiçek köylerinde de futbol takımları oluşmaya başlar. Amatör lig yeni takımlarla heyecan kazanır. Futbolcularından ahlaklı ve fair play ilkelerine göre davranışlar bekler.
Okullarındaki derslerini yakından takip ederek öğrenim hayatlarına da önem göstermelerini ister. Bu gün Türkiye'nin pek çok üniversitesine gönderdiği öğrenciler onun bu çabasının sonucudur. Sabahın dördünde uyanan Nurettin Bulut köyün camisinde ezanı okuduktan sonra sabah namazını kıldırıyor. Namazdan sonra evinde bir iki saat dinlendikten sonra malzemelerini alıp sahaya koşuyor. Takımı antrenmana çıkartıyor. Düz koşu, teknik ve taktik çalışma derken öğlene yakın evine koşuyor.
Futbol tutkusu
Duşunu alıp bir iki lokma yedikten sonra öğlen namazı için yine camiye gidiyor. Yaşamı cami ve futbol sahası arasında koşturmakla geçen Nurettin Bulut bundan şikayetçi değil. Bilakis geçlerin futbola olan tutkuları ona bambaşka bir enerji veriyor. Cemaatinde bir din adamının futbola bu kadar zaman ve enerji ayırmasına tepki gösterenler de var. Kimi şeytan, kimi gavur icadı diyor. O ise bu lakırdılara kulaklarını tıkayarak sahaya kale direklerini kendi elleriyle dikiyor, saha çizgilerini çiziyor ve kirlenen formaları bile evine götürüp yine kendi elleriyle yıkamaktan büyük keyif alıyor. Köyünün yol, su ve elektrik ile ilgili tüm sorunlarına da el atan Nurettin Bulut'un bu çabalarını yakınındakiler takdir etmese de dünyanın bir ucundan gelen belgeselciler hayatını iki saat filme çekiyorlar.
Pek çok yerde gösterilen belgeselde bir din adamının başardıklarından övgüyle bahsediliyor. Hatta bu nedenle İstanbul'a giderek Galatasaray'ın bir maçını iki futbolcusuyla izleyerek Kral lakaplı Hakan Şükür'le bile tanışıyor. Nurettin Bulut'tan çok etkilenen Şükür takımın tüm futbolcularına birer çift krampon hediye ediyor. Bulut'u, bağlı bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan gelen takdir belgesi ise ayrıca mutlu ediyor. İyi bir şey yapıldığında geç veya erken mutlaka ödüllendirilir diyen Nurettin Bulut'a hala 'gavurun arkasında namaza durulmaz' diyenler çıksa da önemli olan yetiştirdiği oyuncuların söyledikleri; "önünde, arkasında en önemlisi yanında ve omuz omuza şerefle durulur Nurettin Hoca'nın."
Kadir Konuksever/bbctürkçe
Post a Comment