Header Ads

Kömürün karası, biranın sarısı..

Borussia Dortmund, bu yaz, kombine satışını durdurma kararı almasıyla haber olmuştu. 50 bin 675. bilette satışı kesmişlerdi, ki maç günü de birileri girebilsin stada diye. Son verilere göre, Manchester United’ın hemen arkasında, Avrupa’nın en yüksek seyirci ortalamasına sahipler. London Times, bu yaz ‘Dünyanın en güzel futbol stadları’ listesinde bir numaraya Dortmund’un Signal Iduna Park’ını koydu. Şu sözlerle: “Bu stad, taraftarlara yapılmış bir reveranstır. UEFA’nın aklı olsa bütün finalleri burada oynatırdı.” Signal Iduna Park, 28 bin kişinin bir arada tepinmesine imkân veren Güney kale arkasıyla, ayakta maç izleme kapasitesinde de Avrupa birincisi. 
Tam anlamıyla bir kült kulüp. Altı sezondur orta sıralarda eğleşmesine rağmen seyirci ortalaması 72 binden aşağıya inmiyor. Kendilerini Alman Liverpool’u saymaları boşuna değil. Üç sene önce Bochum’la ilgili yazmıştım, Ruhr bölgesinin sosyal gerçeği var bunun arkasında. Ruhr bölgesi, 20. yüzyılı dev maden ve demir çelik tesislerinin isi-dumanı altında yaşamış bir sanayi ve işçi havzası. Bu sanayilerin çöküşünden ve tasfiyesinden beri, hem işsizlik artıyor, hem çalışan halk kendini toptan işten çıkarılmış gibi hissediyor. 4 bin 435 kilometrekarelik, 5.3 milyon nüfuslu bir Zonguldak düşünün (600 bini Dortmund’da yaşıyor). Başta Dortmund ve ezelî rakibi Schalke, bölge takımlarına gösterilen muazzam teveccüh, bu duygunun infilâki, biraz da.
Borussia Dortmund 19 Aralık 1909’da bir birahanede, bir Katolik cemaatinin genç takımında oynayan on sekiz genç futbolcu tarafından kuruldu. İlk renkleri mavi-beyazdı. Sonra sarı-siyaha çevrildi: Kömürün karası, biranın sarısı. İşçi erkeklerin günlük hayatının baskın iki rengi. Eski stadlarının adları da pek romantiktir: 1937’ye kadar Beyaz Çayır, sonra 1974’e kadar Kızıl Toprak.
Schalke’yi fena üzdüler
Bundesliga öncesi zamanlarda defalarca ‘Batı şampiyonluğu’ kazandı Dortmund. Ülke finallerinde de 1956, 1957 ve 1963’te Almanya şampiyonluğuna erişti. 1963’te kurulan Bundesliga’da ilk yıllarda kafaya oynadıysa da, sonra kümede kalma derdine düştü. 1965 Almanya Kupası’nı 1966 Avrupa Şampiyon Kulüpler Şampiyonluğu’yla taçlandırdı ve Avrupa birinciliği kazanan ilk Alman kulübü oldu. 1972’de düştü, 1976’ya kadar ikinci ligde süründü. İflâs tehlikesi atlattı, seyirci sayısının 1.500’e düştüğü maçlar var. 1977-78 sezonunun son haftasında, averaja ihtiyacı olan Mönchengladbach’a 12-0 yenilmek gibi bir zilleti yaşadı.
1989 Almanya Kupası, yükselişin işaretiydi. 1994-96 yıllarında üst üste iki Bundesliga şampiyonluğu, 1997 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 2001-02’de yine Bundesliga şampiyonluğu. İkbalin doruğu. Avrupa’nın en büyükleriyle aynı seviyede gördüler kendilerini. Sonra, hesapsız pahalı transferler ve saha başarısızlıkları, malî çöküşü getirdi. 2003-04’ten beri 6.’lıktan yukarıyı göremiyorlar. 2006-07’nin sondan bir önceki haftasında ezelî rakipleri Schalke’yi yenerek şampiyonluktan etmenin saadeti yetiyor onlara (O meş’um maçta Dortmund’un başında olan teknik direktörü tanıyoruz: Thomas Doll).
Bugünün Dortmund’undaki tanıdık sima: Nuri Şahin. ‘11 Freunde’ Dergisi sezon başında bütün takımların internetteki taraftar forumu moderatörleri arasında yaptığı soruşturmada, ‘Real Madrid’in ağzını sulandırabilecek oyuncunuz kim olabilir?’ meâlinde bir soru yöneltmişti. Dortmundlu moderatörün cevabı şuydu: ‘Nuri Şahin. Üstüne çizgi çekildi zannedilirken orta sahamızın vazgeçilmezi oldu. Üstelik daha 20 yaşında.’
Beş yüze yakın taraftar örgütü olan Dortmund’un utancı, bu ağaçtaki Neonazi dalı. 1980’lerin ortalarında, Güney tribününe yerleşen Borussia Cephesi adlı Neonazi grup, saldırganlıklarını stad dışına da taşıyorlardı. Kulüp bu grubu tasfiye etmek için uzun süren bir kampanya başlattı. The Unity (Birlik) adlı ‘ultra’ taraftar hareketi de ciddi bir mücadele yürüttü. Sonuçta Neonaziler marjinalize edildiler. Yine de, özellikle Schalke maçlarında, taraftar kitlesindeki husumet motivasyonunun yükselmesinden istifade, sloganlarını araya kaynatabiliyorlar.
Dortmund kulübü, ırkçılara karşı tutumu nedeniyle 2007’de Julius Hirsch ödülünü aldı. Alman Futbol Federasyonu’nun 2005’ten beri ‘özgürlük, hoşgörü ve insaniyet değerlerini yüceltenlere’ verdiği bu ödül, 1943’te Auschwitz toplama kampında öldürülen, Nazilerden önce Almanya milli takımında oynamış Yahudi futbolcu Julius Hirsch’in adını taşıyor.Yeni yıla girerken bir dua da bu 100’lük Sarı-Siyahlılar için edin.

Radikal-29/12/2010

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.