Header Ads

Ümit Özat: ‘Başka’ bir adam!

Eski tabirle liberoda, ‘en iyi yerli’, diye yazmışım 26 Ekim 1997’de, Gazete Pazar’da. Ümit Özat o sıralar Gençlerbirliği altyapısının iftiharlık bir mahsûlü olarak, 19 Mayıs stadının kalender tribün cemaatini şenlendiriyor. ‘Altyapıdan müthiş bir çocuk geliyor’ efsanelerine çoktan karnı doymuş emektar Gençler taraftarlarının en külyutmazları bile gözleri ışıyarak teslim ediyorlar ki, bu çocuk hakikaten ‘başka’. Hantal görünümünden beklenmeyecek bir çevikliği var. Çabukluk eksiğini, sezgi ve zamanlama maharetiyle kapatıyor. Vücudunu çok iyi kullanıyor. Rakip forvetlerin ayağındaki topu yerde kayarak gasp etmek gibi, herkesi cûşa getiren bir gösterisi var. Telâşsız bir hırsla oynuyor. Lider şahsiyet. Yarım sezonda takımın hâkimi haline geliyor. Kuvvetli. Şut çekti mi, ciddi. Bursaspor’a 40 metreden attığı delice bir frikik golünden sonra, her frikiğe vurmaya kalkmasa daha iyi olacak ama ona da razıyız o sıralar.
Mahrumiyetten gelmenin azmiyle, olağanüstü çalışkan. Hem madenci misali çalışkan, hem mahâretini geliştirmeye bakan sanatkâr misali çalışkan. Gözü en yüksek çıtalara dikili. 
Sağ ayakla solda oynamak
Gerisini daha iyi biliyorsunuz. Genç takımdaki kardeşinin kadroya girmesi için hocalara baskı yapıyor, ‘kulübün sahibi gibi davranmaya başladığı’ düşünülüyor ve kadro dışı bırakılıyor, yarım sezon Bursaspor’da kiralık oynadıktan sonra Fenerbahçe’ye gidiyor. Fenerbahçe’nin kibarca söylersek- müşkülpesent seyircisine bile kabul ettiriyor kendini. Sağ ayakla sol kanatta oynamanın mümkünlüğünü gösteriyor, orta servislerini de eksik bırakmadan.
İşine saygısını, rakiplerinden de, kimseden de esirgemiyor. 2004 Eylül sonlarında bir maç seremonisi mesela... Alzheimer hastalığıyla ilgili duyarlılığa çağıran bir pankart tutuşturulmuş Fenerbahçeli topçuların eline. Takım seremoniye gecikmiş, oyuncular bir an evvel pankartı salmak istiyor, kaptan Ümit Özat bıraktırmıyor, geçiştirtmiyor, ısrarla orada yazanın görülmesini sağlamaya çalışıyor. “Alzheimer’ın yarattığı sefalet ve çaresizliği en yakınından yaşamış biri olarak, bu saygısından dolayı önünde saygıyla eğiliyorum,” diye yazmıştı Milliyet’te Mehmet Demirkol. ‘Sosyal sorumluluklara’ hep açık. Bir TV kanalının ‘entegrasyon’ konulu video yarışmasının jürisinde yer aldı. Destek mesajı şöyle: “Futbolcu olarak, entegrasyonun sadece sporda değil tüm toplumda ne kadar önemli olduğunu biliyorum. 1. FC Köln, entegrasyonun yaşayan örneklerini sunan bir kulüp. Köln, hoşgörünün ve farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşamasının timsalidir.”
Fenerbahçe’deki ‘Başkan-Kral’ nobranlığından sonra Köln’ün şen ve gevrek ortamı herhalde iyi geldi Ümit Özat’a. Kölnlüler da onun canlılığını, yalınlığını, başlangıç Almancasıyla hiç kasmadan derdini anlatmasını sevdiler. Menajer Michael Meier şöyle demiş: “Onu hem mücadeleci bir oyuncu hem harika bir insan olarak tanıdık. Artık kadromuzda yer almayacak olması, trajik. Ama bizden biri oldu ve bizden biri olarak kalacak.” 
Seneye Köln’de antrenörlüğe başlayacak, arada Avrupa’da başka kulüplere staja da gönderecekler. Almancasını geliştirip seneye Köln Spor Akademisi’ne başlamayı planlıyor. Kolaya kaçmadan, sermeden, ‘idare etmeden’, olabildiğince geliştirmek istiyor kendini. 
Fener-Gençler; iki aşk
Ümit Özat’la bir “Hayırlı olsun” sohbeti yaptık telefonda. 21 yaşında Gençlerbirliği kaptanı, 14 ayda Fenerbahçe kaptanı, sonra bir Avrupa takımında resmen birinci kaptanlığa getirilen ilk Türk olmakla övünüyor. ‘Hata yapmışımdır ama hiç art niyetli olmadım,’ diyor. En çok üzüldüğünü söylediği iki olaydan biri, Gençlerbirliği’nde kadro dışı bırakılması. ‘Hak etmemiştim, çok kötü etkilendim. Ama ailem Ankara’dan ayrılmamı istemiyordu, belki de dışa açılmamı sağladığı için hayırlı oldu,’ diye anıyor bu vakayı. İkincisi, malûm, ‘Fenerbahçe’yle Denizli’de son anda kaybettiğimiz şampiyonluk...’
“Bir gün benim Fenerbahçe ile yollarımın kesişeceğine inanıyorum” demecini vermişti Ümit. Temasını kesmediğini bildiğim Gençlerbirliği’ni soruyorum: ‘Beni ben yapan Fenerbahçe, orada ünlü oldum ama doğduğum yer de Gençlerbirliği’dir. İlhan Cavcav’ın da Cem Onuk’un da bende emekleri çok’ diyor. İlk gittiğim maç Köln-Eses’ti, Overath’ı canlı izledim. ‘Dışarda’ tuttuğum takımın Köln olduğunu yazmışlığım vardır. Ümit Özat’ın yolculuğuna Gençlerbirliği’nde başlayıp Köln’de tamamlaması, özel bir armağan gibi geliyor bana. Ve uğurlu bir işaret! Uğur, bu futbol kahramanının hep yanında olsun.

Radikal/31-03-2009

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.