Şişik Topun Havası
- TANIL BORA - |
Türkiye'deki büyük şike operasyonu, büyük bir 'Futbol sadece futbol değildir' dersi. Keşke sahiden ders olabilse. Ve tabii şike de sadece şike değildir.
Şimdi önümüzde bir polisiye roman var. E malûm, iyi polisiye iyi edebiyattır. ‘Futbolun içinde bu da var’!
Futbolun içinde bunun da, yani şikenin, manipülasyonun, mafyavari ilişkilerin, envai çeşit polisiyenin de olduğunu zaten bilmez değildik. Herkesin bildiği sırlardan biz saflar dahi haberdardık. Bazılarıysa işin neredeyse özünün bu olduğuna inanmış gibidirler. Falan topçuyu ‘mamalamışlar’, şu maç bağlanmış, şu hakem ayarlanmış… Bunları data kesinliğinde konuşur, sahadaki oyunu bu dalaverelerin formalitesi sayarlar. Bugün onların bayram günü. Futbol sahnesi, ‘olay yeri inceleme’nin sarı bantlarıyla sarılmış durumda.
Lâkin oynananın her zaman esasen bir manipülasyon maçı olduğunu düşünenlerle, kafadan komplocularla da bu işler çözülmez. Çünkü onlar bunları zaten doğal sayarlar. Onlar, ‘Fenerbahçe’yle oyun oynamak çok tehlikelidir’ kafasındadırlar. Fenerli olmayanları da öyledir. (Başka ‘büyüklerin’, kesat bir sezon geçirmeleri ‘sayesinde’ vukuatsız kaldığını gayet iyi biliyorlardır örneğin.) Kimsenin ilk taşı atacak halde olmadığının bilinciyle, ‘denge’ gözetirler.
Komplo zihniyetinin içinden bakıp göremediğini, folklorcu-romantik bakış daha iyi fark edebilir. Sadece ve sadece şu pederşahi hitap biçimleri, şu ‘Başkanım’lar, protokol tribünü zevatının şu muhabbeti, bize çok şey söyler. Sadece tekinsiz işlerin değil, her şeyin her şeyin nasıl şeffaflıktan uzak, nasıl dar ilişkiler içinde yürütüldüğünü… Futbol âleminin, hukukî, malî, her açıdan nasıl olağanüstü imtiyazlarla kollandığını, böyle bakarak fark edebiliriz. Gerçekten değişecekse, gerçekten ‘bir daha asla’ ise, ancak bu iktidar kültürünün değişmesiyle olabilir. Biraz da bunun idrakine yarasa, ne güzel olur.
Bu şike soruşturması, ister istemez Susurluk ve Ergenekon’u hatırlatıyor. Futbol dünyasındaki ‘karanlık’ ilişkilerin ürkü dolu bir suskunlukla geçiştirilmekten çıkıp üzerlerine gidileceği, gayrinizamî iktidar yapılarının çökertileceği (veya bari hırpalanacağı) umudunu yeşertiyor. Susurluk ve Ergenekon soruşturmalarındaki endişelerle beraber... Somut bir sonuca varılacak mı yoksa sündürülecek mi? Somut vakaların teşhiri, bir zihniyetin teşhirine de yarayacak mı?
Ayrıca futboldaki manipülasyon şebekesinin, doğrudan doğruya Susurluk ve Ergenekon’da ucu görünen güç ilişkileriyle rabıtasını unutmayalım. Mecazen değil ‘direkman’ Ergenekon bağı da var! Tam da bu nedenle, ‘bu işlerle’ salimen hesaplaşabilmek için, 2005’teki şu meş’um İsviçre maçı rezaletiyle enine boyuna hesaplaşmak gerekir. ‘Kartaca yıkılmalıdır’ımız odur.
Fenerbahçe’nin küme düşürülmesini tasavvur etmek, bunun sadece konuşulması bile, Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması fikrinden daha fantastiktir bu memlekette. Türkiye liginden bir Avrupa kupası şampiyonu çıkmasından, oligarşik blok dışında bir takımın lig şampiyonu olmasından sonra, memleket futbolunun ‘asrîleşmesinin’ en büyük olayı bu olabilir: Bir büyüğün küme düşürülmesi veya ‘gerçekten’ ağır cezaya çarptırılması. ‘Adamlar Juventus’u düşürdü!’ hayranlığına kapılmış Garbiyatçı fanteziyi tatmin etmek, ‘Bakın artık bizde de oluyor’ gururunu şişirmek için değil elbette. Hep söylendiği gibi, gayet yalın: ‘Gerçekten bir şey varsa…’ İşte o zaman, gerçekten…
Futbola bir de ekonomist bakış var biliyorsunuz. İlk günden, harıl harıl ‘pasta’nın ne kadar ufalacağını hesaplamaya giriştiler. Endişeli gözlerle, marka değeri kaybına karşı uyarıyorlar. Hileli malın marka değeri ne olur? Hem söyleyin, futbolun şişik topunun biraz havasının alınmasına ihtiyacı yok mu?
Post a Comment