Gündemi belirleyen futbol maçı
Orta Avrupa’nın iki komşu ülkesi Macaristan ve Slovakya arasında, uzun bir süredir devam eden tartışmalar son dönemde, artık başbakanları da içine çeken açık ve net bir gerginliğe dönüştü. Bu kez olayların fitilini görünüşte futbol ateşlemişti. Olay mahalli, yani maçın gerçekleştiği yer, Slovakya’nın sıradan ve küçük bir kasabasıydı.Ve söz konusu olan maç da, Slovakya ligindeki iki iddiasız takımın, görünüşte önemsiz bir maçıydı. Peki,nasıl oldu da, bir futbol maçı gündemi belirledi? İşin sırrı, Macaristan’a yakın bir bölgede, ama Slovakya sınırları içinde bulunan bu kasabanın, Macar azınlığın yaşadığı bir yerleşim birimi olmasında yatıyor. Maç öncesi, Macar ırkçıları ve radikal milliyetçileri, Slovakya’daki bu maça taraftar götürebilmek için kampanya açtılar.Gergin havaMacar ırkçılarının, Macar takımını desteklemek için toplu olarak maça geleceğini duyan Slovak milliyetçileri de elbet hazırlıklar yaptılar. Maç beklendiği gibi çok gergin bir atmosferde başladı. İki takımın destekçileri, takımlarının futbol bilgisi ve yeteneğinden çok, kendi uluslarını yüceltip, karşı tarafa küfürler yağdırınca tansiyon iyice yükseldi.Ve sonunda, Slovak polisi, Macar taraftarların bulunduğu tribüne daldı, ve taraftarları, feci bir dayakla stat dışına attı. Olayda biri ağır, 6 kişi de yaralandı.Yaralılar, helikopterlerle hastanelere taşındı. Ve Slovak polisi Macar taraftarları dağıtırken, aynı şekilde ırkçı sloganlar atan Slovak taraftarlara hiç dokunmamıştı.Maçtaki olaylar televizyonlar tarafından da yayınlandığı için ortalık karıştı. Budapeşte’de, Slovak polisinin sert tavrını protesto etmek isteyenler, Slovakya büyükelçiliğinin önünde gösteriler yaptı. Slovakya karşıtı sloganlar atıldı, hatta Slovakya bayrağı yakıldı. Olay artık futbol çerçevesinde değerlendirilmekten çıkmıştı.Macar hükümeti Slovakya elçisini çağırıp, Slovakya’daki olaylar hakkında bilgi istedi:Slovak hükümeti de Budapeşte’deki bayrak yakma olayının hesabını istedi. Yani maçtaki yüksek tansiyon, başkentlerde de sarsıntı yaratmıştı. Açıklamalar, karşılıklı suçlamalar derken, ortalığa eski hesaplar da dökülmeye başlamıştı. Slovakya başkentinde Macarların bir zamanlar Macaristan’a bağlı olan Slovakya’nın bağımsızlığını asla hazmedemediği, bu olayların gerisinde yatan nedenin de bu olduğu vurgulanıyordu.Budapeşte’de ise, Slovakya’nın ülkedeki Macar azınlıktan çekindiği bu nedenle de suni gerginlikler yarattığı yorumları yapılıyordu. Sonunda iki ülkenin başbakanları bir araya geldi. Başbakanlar soruna soğukkanlı bir çözüm üretme kararlılığını hayata geçirmek istiyorlardı. Slovakya’da yapılan zirve sona erip de başbakanlar uluslararası basın toplantısı için gazetecilerin karşısına geçince, hiç de beklenmedik bir şey oldu.Başbakanların açıklaması, sağduyulu siyasetçilerin olayı yatıştırmaya yönelik diyalog çağrısından çok bir düelloyu andırıyordu: Gazetecilerin yanında, başbakanların birbirlerine savurdukları ithamlar yenir yutulur gibi değildi: Slovakya başbakanı Robert Fico, Macar hükümetinin Slovakya’nın içişlerine karışmaktansa kendi ülkesindeki ırkçıları dizginlemesi gerektiğini söylüyordu.Macaristan başbakanı Ferenc Gyurcsány ise, Macaristan’daki ırkçı organizasyonlardan yasalar çerçevesinde hesap sorulduğunu, ama Slovakya’da ise, ırkçıların hükümet ortağı olduğunu vurguluyor, Slovakya başbakanına çuvaldızı başkalarına saplarken, hiç olmaza iğneyi kendisine batırmasını öneriyordu. Macar başbakanı, Slovakya’da hükümet ortağı olan, ve Macarları her fırsatta aşağılayıp, onları Asya’ya geri göndermekten bahseden radikal sağcı partiyi kastediyordu.Peki, şimdi ne olacak?Orta Avrupa’nın iki küçük ülkesi arasındaki ilişkiler nasıl düzelecek? Yorumcular tarihsel çelişkilerin kısa sürede elbette ortadan kalkamayacağını düşünüyorlar. Ama herhalde çıkış yolu, Macaristan’da yaşayan Slovakların hayatını anlatan romanıyla ün kazanan son zamanların en popüler Macar yazarı Pál Závada’nın işaret ettiği istikamette olsa gerek. Macar yazar, tarihle hesaplaşmaktan yana. Herkes şapkasını önüne koyup düşünsün diyor. Orta Avrupa’da da kimse sütten çıkmış ak kaşık gibi değil. Sadece ulusal gururumuzu okşayan başarıları değil, utançlarımızı da konuşalım.O zaman uluslar ve halklar tarihsel olarak da barışabilir. Evet, Macar yazar Pál Závada’nın tavsiyesi, herhalde dünyanın başka bölgelerinde de başarıyla uygulanabilecek bir barış formülü.Tarık Demirkan
Budapeşte, Macaristan
BBC Turkish
Post a Comment