Global, Endüstriyel Futbol ve Sınıflar..
Sınıfsal özelliği geçmişte de vardı, bugün daha çok var. İktidar savaşları, sınıf savaşları , birçok şeyin dolayımında yaşandığı gibi, futbol üstünden de sürüyor. Her ekonomik sektörde olduğu gibi, eşitsiz büyüme ve tekelleşme, bu sektörde de hızlı kutuplaşmaları yaratıyor.
İspanya, İtalya gibi futbol tutkunu Akdeniz ülkelerine öykünürcesine gelişen Türkiye futbol endüstrisi yeni bir sezon için işbaşı yapmaya hazırlanırken, bizde de endüstrinin giderek global bir kimlik kazandığı, her geçen yıl biraz daha metalaşıp ticarileştiği dikkat çekiyor.
2006 milli geliri 400 milyar dolar olarak ölçülen Türkiye ekonomisinde, ileri-geri bağlantıları ile futbol sektörü yüzde 1'lik büyüklüğe sahipse kendi başına 4 milyar dolar, yüzde 2 varsayımıyla 8 milyar dolarlık katma değer yaratıyor demektir. Elimizde bunu ölçecek kantitatif bilgiler yok ama sektörü ileri-geri bağlantıları ile birlikte değerlendirmeye kaktığımızda, 8-10 milyar dolarlık bir büyüklükten söz etmek abartılı olmayacaktır.
Milli gelirde madenciliğin yüzde 1,1, mali sektörün yüzde 1,5, enerji sektörünün yüzde 3,4, otel-lokanta sektörünün yüzde 3,2 payı olduğunu anımsadığımızda, 8 milyar dolarlık bir katma değer büyüklüğü ile hızla gelişen ve büyüyen bir sektörden söz ediyoruz demektir.
Gelelim bu pastanın üretimi ve bölüşümünde sınıfların rollerine...Kim üretiyor, kim, nasıl paylaşıyor..?Önce sermayedarlar Kimler var sektörün patronajında ? Çok farklı rolleri olan ama sektörde para, dolayısıyla söz ve karar sahibi olanlar şunlar:
Kulüp Yöneticileri: Bunlar genellikle işadamlarından oluşuyor. Kulüplerin malvarlığını, nakdini yönetiyor, Kulüp( bir tür şirket) adına borçlanma yapıyor ve bazen de Kulüplerine maddi destekte bulunuyorlar. Karşılığını ekenomi-dışı yollarla alıyorlar. Kredibilite, ihale avantajı v.b..
Yayıncı kuruluş: Maçların naklen yayın hakkını alan TV kuruluşu (Digitürk,D-Smart gibi) sektöre yayıncı olarak yatırım yapmış oluyor. Aynı zamanda teknik ekipman,.uydu, anten v.b. satıyor.
Sponsor firmalar: Futbolu bir reklam mecraı olarak kullanan sponsor kuruluşlar, sektör üstünde söz hakkı olan bir diğer fraksiyon. Turkcell'in Süper Lige, Fortis'in kupa maçlarına adını yazdırması gibi.
Reklam verenler: Futbol artık, önemli bir reklam mecrası. Gerek maç nakli sırasında, gerek kulüp formalarında, stadlarda. Yıldız futbolcu özelinde reklamlar yayınlanabiliyor. Dolayısıyla sektöre yatırım yapanlar arasında reklam yatırımcıları da var.
Bahis şirketleri: Futbol maçları üstünden bahis oynatmada uzmanlaşmış Spor Toto, İddia gibi kuruluşlar, futbolun sermayedarlarından bir diğeri.
Medya-futbol medyası: Futbolun bir tür "yan-sanayii"..Görselliğinden dolayı futbol, medyanın özellikle televizyonların önemli bir nesnesi. Yayın akışında futbol maçları ve haberleri önemli bir yer tutuyor, gazeteler, 4-5 sayfayı futbola ayırıyor.
Devlet: Elindeki kamu arazilerini, stadları kulüplere kiralamak, bahis oynatmak gibi fonksiyonlarla futbolda katma değer üretiminde devletin de rolü var.
Futbol Federasyonu:
Doğrudan sermayedar olmasa da kulüplerin üst örgütü olarak, yayın gelirlerinin paylaşımına, hakemlik kurumuna ve milli takıma patronajı ile Futbol Federasyonu, futbola "sermayedar" olarak hükmeden grubun bir diğer önemli bileşeni.
Futbolun üreticileri-proleterleri
Seyirlik bir oyun olarak futbolun üretiminde ise yıldız futbolculardan tesis çalışanlarına kadar emeği geçen, üretici birçok kesim var. Sıralayalım:
İşçi aristokratı yıldız futbolcular: Futbolu, son tahlilde bir seyirlik oyun, eğlence olarak üretenlerin başında yıldız futbolcular var. Üretimle ortaya çıkan "artık"tan, becerilerine, yıldız oluşlarına göre pay alıyorlar. Menajerleri tarafından pazarlanıyorlar, kulüplerine bonservis bedeli altında transferde para ödüyorlar. Büyük disiplin,özveri ve risk içeren futbol mesleğinde bu kategorinin de süperleri,normalleri ve sıradanları;yerlisi-yabancısı var. Sektör, müthiş bir rekabet içeriyor ve seyirlik oyunu en iyi , en istikrarlı oynayan, üretilen artıktan da en iyi payı alıyor. Teknik heyet: Üretimde payı olanların en önemli bileşenlerinden biri de "Teknik Heyet". Fabrika düzenindeki Teknik Müdür, ustabaşı fonksiyonlarını üstlenen bu kategoride de "yıldız"lar, normaller ve sıradanlar var. Yabancı-yerli mücadelesi bu kategoride de var. Bu "futbol emekçileri"de yüksek bir rekabet ve risk altında çalışıyorlar. Özellikle yerli olanlar çoğu kez işsiz kalabiliyorlar. Gerçek proleterler: Futbol, sahnelenen bir oyun. Bu oyunu sahneye koyan sanatçıları hazırlayan, onlara sosyal tesislerde, stadlarda hizmet sunan binlerce emekçi, futbol endüstrisinin değer yaratan diğer kategorisi.Futbol basınının emekçileri: Futbol basınında yorumcu, haberci, fotoğrafçı,kameraman vb. olarak çalışan yüzlerce basın emekçisi de sektörün proleterleri arasında. Bunlar içinde de Erman Toroğlu gibi çok kazanan aristokratlar var, ama bunlar azınlıkta sayılırlar.
Futbolun tüketicileri
Futbol, endüstriyel bir ürün olarak, her yıl da biraz daha global ölçekte üretilen bir meta. Yapılan yatırımların geri dönüşleri, metanın paraya dönüşü nasıl oluyor ? Burada da çeşitli kategoriler var.
Biletli seyirciler: Futbol denen seyirlik oyun, stadyumlarda biletle seyrediliyor. En yoksulundan en zenginine stadyumda sınıfsal yerler var. En az ödeyebilenler kale arkasına, en çok ödeyebilenler localara...
Şifreli yayın abonmanları: Yayıncı kuruluş, yaptığı yatırımın karşılığını şifreli yayın abonman gelirleri ve aldığı reklamlardan sağlanan gelirle karşılıyor. Şifreli yayına ulaşamayanlar, barlarda ve kahvehanelerde, "bedelini" ödemek şartıyla futbolu tüketebilirler. Dolayısıyla, burada şifreli yayının yeni bir alt-sektöre (barlara-kahvehanelere) de ekonomi yarattığını görüyoruz.
Reklam gelirleri: Reklam verenler, futbola reklam yatırımcısı olarak olduğu kadar, alan kullanıcısı olarak katılıyorlar. Futbol, reklam verenler açısından önemli bir mecra artık. TV yayınlarında en çok reklam alan kuşaklar futbol programları ve diziler. Bunun yanı sıra, futbol kulüpleri gerek sponsor bularak gerek, yıllık reklam bağlantıları yaparak önemli bir reklam geliri elde ediyorlar. Futbolcu formalarından, stadyum panolarına kadar birçok alan reklama açılıyor. Hatta yıldız futbolcular, imajlarını reklamla paraya tahvil edebiliyorlar. Bazen, bu yolla futboldan daha çok kazandıkları oluyor. Beckham örneği..
Stadyumlar: Bir tür alışveriş merkezine dönüştürülen stadyumlar , sadece futbol satmak için değil, her tür mal ve hizmet satışı için dev alışveriş merkezlerine dönüştürülüyor. Bu dev yapıların bir bölümü yüksek bedellerle firmalara kiralanırken çeşitli aktiviteler üretilen ve satılan merkezler olarak da işlev görüyor ve futbol üstünden para kazandırıyor.
Bahis gelirleri: Bahse konu olan futbol, bahis sektörünün önemli bir ögesi olurken, bahis gelirlerinin bir kısmı futbol kulüplerine gelir olarak akıyor.
Borsa gelirleri: Şirketleşen kulüpler borsaya açılarak hisse senetlerini alım-satım konusu yapıyorlar ve hisse senetleri prim yaptıkça kulüp değeri de yükselebiliyor ve kulüpler birer firma gibi alım-satım konusu olabiliyorlar.
Futbol nereye?
Geçmişin toprak sahalarında, kent,mahalle takımları ile amatör bir ruhla oynanan, giderek "manüfaktür" dönemini, takiben de endüstriyel-global dönemini yaşayan futbol, artık kapitalistik bir eğlence sektörü ve milyarlarca dolarlık katma değerin yaratılıp paylaşıldığı ekonomik bir sektör. Ama, manüfaktür döneminde olduğu gibi , hakim ideolojinin ve politik yeniden-üretimin bugün de gerçekleştirildiği bir sektör aynı zamanda. Sınıfsal özelliği geçmişte de vardı, bugün daha çok var. İktidar savaşları, sınıf savaşları , birçok şeyin dolayımında yaşandığı gibi, futbol üstünden de sürüyor.
Her ekonomik sektörde olduğu gibi, eşitsiz büyüme ve tekelleşme, bu sektörde de hızlı kutuplaşmaları yaratıyor. Süper zengin ve egemen bir kulüp grubu, hemen her ülkede, şampiyonluk kupalarını kendi aralarında nöbetleşe döndürürken, çoğunluk kulüpler, "konu mankeni" muamelesi görüyor. Bu da seyircinin-tüketicinin heyecanını, oyundan zevk alma duygusunu gün be gün öldürüyor.
Kar ve sermaye birikimi ile güdülenmiş ve futbolu da sahada Fordist yöntemlerle oynatmaya kalkan taktiklerin, şablonların futbol zevkini köreltip köreltmediği, futbola olan talebi azaltıp azaltmayacağı, bu metalaşmanın, aşırı ticarileşmenin nelere yol açacağı, geleceğin önemli sorularından biri olarak çengelini zihinlerde daha uzun süre tutacağa benzer.
İspanya, İtalya gibi futbol tutkunu Akdeniz ülkelerine öykünürcesine gelişen Türkiye futbol endüstrisi yeni bir sezon için işbaşı yapmaya hazırlanırken, bizde de endüstrinin giderek global bir kimlik kazandığı, her geçen yıl biraz daha metalaşıp ticarileştiği dikkat çekiyor.
2006 milli geliri 400 milyar dolar olarak ölçülen Türkiye ekonomisinde, ileri-geri bağlantıları ile futbol sektörü yüzde 1'lik büyüklüğe sahipse kendi başına 4 milyar dolar, yüzde 2 varsayımıyla 8 milyar dolarlık katma değer yaratıyor demektir. Elimizde bunu ölçecek kantitatif bilgiler yok ama sektörü ileri-geri bağlantıları ile birlikte değerlendirmeye kaktığımızda, 8-10 milyar dolarlık bir büyüklükten söz etmek abartılı olmayacaktır.
Milli gelirde madenciliğin yüzde 1,1, mali sektörün yüzde 1,5, enerji sektörünün yüzde 3,4, otel-lokanta sektörünün yüzde 3,2 payı olduğunu anımsadığımızda, 8 milyar dolarlık bir katma değer büyüklüğü ile hızla gelişen ve büyüyen bir sektörden söz ediyoruz demektir.
Gelelim bu pastanın üretimi ve bölüşümünde sınıfların rollerine...Kim üretiyor, kim, nasıl paylaşıyor..?Önce sermayedarlar Kimler var sektörün patronajında ? Çok farklı rolleri olan ama sektörde para, dolayısıyla söz ve karar sahibi olanlar şunlar:
Kulüp Yöneticileri: Bunlar genellikle işadamlarından oluşuyor. Kulüplerin malvarlığını, nakdini yönetiyor, Kulüp( bir tür şirket) adına borçlanma yapıyor ve bazen de Kulüplerine maddi destekte bulunuyorlar. Karşılığını ekenomi-dışı yollarla alıyorlar. Kredibilite, ihale avantajı v.b..
Yayıncı kuruluş: Maçların naklen yayın hakkını alan TV kuruluşu (Digitürk,D-Smart gibi) sektöre yayıncı olarak yatırım yapmış oluyor. Aynı zamanda teknik ekipman,.uydu, anten v.b. satıyor.
Sponsor firmalar: Futbolu bir reklam mecraı olarak kullanan sponsor kuruluşlar, sektör üstünde söz hakkı olan bir diğer fraksiyon. Turkcell'in Süper Lige, Fortis'in kupa maçlarına adını yazdırması gibi.
Reklam verenler: Futbol artık, önemli bir reklam mecrası. Gerek maç nakli sırasında, gerek kulüp formalarında, stadlarda. Yıldız futbolcu özelinde reklamlar yayınlanabiliyor. Dolayısıyla sektöre yatırım yapanlar arasında reklam yatırımcıları da var.
Bahis şirketleri: Futbol maçları üstünden bahis oynatmada uzmanlaşmış Spor Toto, İddia gibi kuruluşlar, futbolun sermayedarlarından bir diğeri.
Medya-futbol medyası: Futbolun bir tür "yan-sanayii"..Görselliğinden dolayı futbol, medyanın özellikle televizyonların önemli bir nesnesi. Yayın akışında futbol maçları ve haberleri önemli bir yer tutuyor, gazeteler, 4-5 sayfayı futbola ayırıyor.
Devlet: Elindeki kamu arazilerini, stadları kulüplere kiralamak, bahis oynatmak gibi fonksiyonlarla futbolda katma değer üretiminde devletin de rolü var.
Futbol Federasyonu:
Doğrudan sermayedar olmasa da kulüplerin üst örgütü olarak, yayın gelirlerinin paylaşımına, hakemlik kurumuna ve milli takıma patronajı ile Futbol Federasyonu, futbola "sermayedar" olarak hükmeden grubun bir diğer önemli bileşeni.
Futbolun üreticileri-proleterleri
Seyirlik bir oyun olarak futbolun üretiminde ise yıldız futbolculardan tesis çalışanlarına kadar emeği geçen, üretici birçok kesim var. Sıralayalım:
İşçi aristokratı yıldız futbolcular: Futbolu, son tahlilde bir seyirlik oyun, eğlence olarak üretenlerin başında yıldız futbolcular var. Üretimle ortaya çıkan "artık"tan, becerilerine, yıldız oluşlarına göre pay alıyorlar. Menajerleri tarafından pazarlanıyorlar, kulüplerine bonservis bedeli altında transferde para ödüyorlar. Büyük disiplin,özveri ve risk içeren futbol mesleğinde bu kategorinin de süperleri,normalleri ve sıradanları;yerlisi-yabancısı var. Sektör, müthiş bir rekabet içeriyor ve seyirlik oyunu en iyi , en istikrarlı oynayan, üretilen artıktan da en iyi payı alıyor. Teknik heyet: Üretimde payı olanların en önemli bileşenlerinden biri de "Teknik Heyet". Fabrika düzenindeki Teknik Müdür, ustabaşı fonksiyonlarını üstlenen bu kategoride de "yıldız"lar, normaller ve sıradanlar var. Yabancı-yerli mücadelesi bu kategoride de var. Bu "futbol emekçileri"de yüksek bir rekabet ve risk altında çalışıyorlar. Özellikle yerli olanlar çoğu kez işsiz kalabiliyorlar. Gerçek proleterler: Futbol, sahnelenen bir oyun. Bu oyunu sahneye koyan sanatçıları hazırlayan, onlara sosyal tesislerde, stadlarda hizmet sunan binlerce emekçi, futbol endüstrisinin değer yaratan diğer kategorisi.Futbol basınının emekçileri: Futbol basınında yorumcu, haberci, fotoğrafçı,kameraman vb. olarak çalışan yüzlerce basın emekçisi de sektörün proleterleri arasında. Bunlar içinde de Erman Toroğlu gibi çok kazanan aristokratlar var, ama bunlar azınlıkta sayılırlar.
Futbolun tüketicileri
Futbol, endüstriyel bir ürün olarak, her yıl da biraz daha global ölçekte üretilen bir meta. Yapılan yatırımların geri dönüşleri, metanın paraya dönüşü nasıl oluyor ? Burada da çeşitli kategoriler var.
Biletli seyirciler: Futbol denen seyirlik oyun, stadyumlarda biletle seyrediliyor. En yoksulundan en zenginine stadyumda sınıfsal yerler var. En az ödeyebilenler kale arkasına, en çok ödeyebilenler localara...
Şifreli yayın abonmanları: Yayıncı kuruluş, yaptığı yatırımın karşılığını şifreli yayın abonman gelirleri ve aldığı reklamlardan sağlanan gelirle karşılıyor. Şifreli yayına ulaşamayanlar, barlarda ve kahvehanelerde, "bedelini" ödemek şartıyla futbolu tüketebilirler. Dolayısıyla, burada şifreli yayının yeni bir alt-sektöre (barlara-kahvehanelere) de ekonomi yarattığını görüyoruz.
Reklam gelirleri: Reklam verenler, futbola reklam yatırımcısı olarak olduğu kadar, alan kullanıcısı olarak katılıyorlar. Futbol, reklam verenler açısından önemli bir mecra artık. TV yayınlarında en çok reklam alan kuşaklar futbol programları ve diziler. Bunun yanı sıra, futbol kulüpleri gerek sponsor bularak gerek, yıllık reklam bağlantıları yaparak önemli bir reklam geliri elde ediyorlar. Futbolcu formalarından, stadyum panolarına kadar birçok alan reklama açılıyor. Hatta yıldız futbolcular, imajlarını reklamla paraya tahvil edebiliyorlar. Bazen, bu yolla futboldan daha çok kazandıkları oluyor. Beckham örneği..
Stadyumlar: Bir tür alışveriş merkezine dönüştürülen stadyumlar , sadece futbol satmak için değil, her tür mal ve hizmet satışı için dev alışveriş merkezlerine dönüştürülüyor. Bu dev yapıların bir bölümü yüksek bedellerle firmalara kiralanırken çeşitli aktiviteler üretilen ve satılan merkezler olarak da işlev görüyor ve futbol üstünden para kazandırıyor.
Bahis gelirleri: Bahse konu olan futbol, bahis sektörünün önemli bir ögesi olurken, bahis gelirlerinin bir kısmı futbol kulüplerine gelir olarak akıyor.
Borsa gelirleri: Şirketleşen kulüpler borsaya açılarak hisse senetlerini alım-satım konusu yapıyorlar ve hisse senetleri prim yaptıkça kulüp değeri de yükselebiliyor ve kulüpler birer firma gibi alım-satım konusu olabiliyorlar.
Futbol nereye?
Geçmişin toprak sahalarında, kent,mahalle takımları ile amatör bir ruhla oynanan, giderek "manüfaktür" dönemini, takiben de endüstriyel-global dönemini yaşayan futbol, artık kapitalistik bir eğlence sektörü ve milyarlarca dolarlık katma değerin yaratılıp paylaşıldığı ekonomik bir sektör. Ama, manüfaktür döneminde olduğu gibi , hakim ideolojinin ve politik yeniden-üretimin bugün de gerçekleştirildiği bir sektör aynı zamanda. Sınıfsal özelliği geçmişte de vardı, bugün daha çok var. İktidar savaşları, sınıf savaşları , birçok şeyin dolayımında yaşandığı gibi, futbol üstünden de sürüyor.
Her ekonomik sektörde olduğu gibi, eşitsiz büyüme ve tekelleşme, bu sektörde de hızlı kutuplaşmaları yaratıyor. Süper zengin ve egemen bir kulüp grubu, hemen her ülkede, şampiyonluk kupalarını kendi aralarında nöbetleşe döndürürken, çoğunluk kulüpler, "konu mankeni" muamelesi görüyor. Bu da seyircinin-tüketicinin heyecanını, oyundan zevk alma duygusunu gün be gün öldürüyor.
Kar ve sermaye birikimi ile güdülenmiş ve futbolu da sahada Fordist yöntemlerle oynatmaya kalkan taktiklerin, şablonların futbol zevkini köreltip köreltmediği, futbola olan talebi azaltıp azaltmayacağı, bu metalaşmanın, aşırı ticarileşmenin nelere yol açacağı, geleceğin önemli sorularından biri olarak çengelini zihinlerde daha uzun süre tutacağa benzer.
Mustafa Sönmez/Bianet/11-08-2007
Post a Comment